AKIN YÜCEL
Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı
Bu kadar iddialı bir başlığın hakkını verebilecek miydik? Cinsellikle kutsallığı, seksapelle sağlığı bir arada çağrıştıran, kadınların cinsel kimliğinin en belirgin parçası olan bu küreler tarih boyunca daima sanatın, dinin, modanın, hekimlerin, yasaların merceğinde olmuştu. Bize bu zengin geçmişi bilgilendirici, eğlenceli biçimde buluşturmak kaldı ve sanırım başardık.“Meme”yi sergiye dönüştürmek; bilim, tıp, sanat, gündelik yaşamdan birçok bağlantıyı buluşturmakla mümkündü, biz filmi en başa sardık. Darwin’in canlıları sınıflamasından. Ve hatırladınız sanırım, canlılar dünyasında insanın da bulunduğu aile adı “memeliler” olarak geçiyor.Yavrunun doğum şekli ve sütle beslenmesi, onu daha gelişkin olan bu aileye dahil etmiş durumda. İlkçağlarda bebeklerin ilk besininin anne sütü olması kadınlara doğaüstü bir anlam kazandırmış, onları tanrıça yapmış ve bereket büyük memelerle simgelenmiş.Antik çağ sanatında memeler vücudun doğal bir parçası olarak kabul edilirken semavi dinlerin gelişimiyle birlikte memeler sıkı sıkı kapanması gereken bir parçası olarak kabul edilirken semavi dinlerin gelişimiyle birlikte memeler sıkı sıkı kapanması gereken bir uzva dönüşmüş.Memeory’de, memenin tarihin başlangıcından itibaren nasıl bir anlam yüklendiğini anlatırken elbette en çok sanattan yararlandık. Sergimizde özel izinleriyle Anna Ginsburg, Nina Paley, Doğan Can Gündoğdu’ya ait video art (animasyon) çalışmalarına yer verdik.Aslı Delikara ve Kamil Kulaksız’ın sinemanın ölümsüz meme sekanslarından oluşturduğu “Sine-Memeory” video art çalışması ile Serhat Gürpınar, Eylül Günaydınlar, Muhammed Ali Üzen’in hazırladığı Vünüs kültünün doğuşunu anlatan “Phryne’nin Yolculuğu” animasyon filmi sergimiz için özel olarak hazırlandı.
Rönesans aydınlanması ile vücutlar ve elbette memeler en azından sanatta kapalı giysilerden kurtulmuş. Tıp, Plastik sanatlar, edebiyat, sinema, moda, hukuk, din…. Hayatın her alanında memenin nasıl görüneceği, ne kadar açılabileceği, estetiği, sağlığı, hastalığı üzerine kafa yorulmuş, üstelik genelde bunu erkekler yapmışlar. Bu duraklara da tek tek uğradık… Kadın mücadelesinin bir parçası olarak 70’lerin sütyen yakma eylemlerini (bunu aslında sütyen takmama özgürlüğü gibi düşünmek gerek), feminist örgüt “Femen”in memeleri açık protestolarını da elbette unutmadık.Finali ise son derece haklı bulduğumuz “Benim bedenim benim kararım” sloganı ile yaptık. Bu bizim ve sergimizin konuya bakış açısının da özetiydi aslında.Sponsorumuz Sanovis Türkiye’ye teşekkürlerimizle.