/

Ömrü ‘Sürgün’de geçmişti…

Bir büyük edebiyatçı da “Benden bu kadar” dedi ve aramızdan ayrıldı. 94 yaşındaydı. Eski adıyla Çekoslovakya’da doğmuştu. 1 Nisan 1929’da Brno’da hayata ‘Merhaba’ dedi. Ünlü bir piyanist ve müzikolog olan babasından müzik eğitimi aldı, ardından yazmaya yöneldi. Anti-komünist faaliyetleri nedeniyle Çekoslovakya Komünist Partisi’nde ihraç edildikten sonra 1976’da doğup büyüdüğü toprakları terk edip Fransa’da yaşamaya başlamıştı. 1979’da Çek vatandaşlığından çıkarıldı ve Paris’te sürgün hayatı yaşadı.

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

Popüler kültür onu ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’ (orijinal ismi ‘Nesnesitelná lehkost bytí’ydi) adlı romanının sinemaya uyarlanmasıyla keşfetti. Philip Kaufman imzalı yapımda Daniel Day-Lewis, Juliette Binoche ve Lena Olin başrolleri paylaşıyordu. 1988 tarihli çalışma aslında filme kaynaklık eden romanın yazarı kadar genç oyunculardan Juliette Binoche’un da tanınıp önünün açılmasına imkân sağladı…

Evet, Milan Kundera’dan bahsediyoruz. Dün, hayata veda ettiği açıklanan yazardan… Sık sık adı ‘Nobel Edebiyat Ödülü’ için geçiyordu ama 94 yıllık varlığı bu ödülü almasına yetmedi! Ama aslına bakarsanız bu ‘nişane’ye ihtiyacı yoktu, okurlarına ve sevenlerine göre çoktan gönüllerin ‘Nobel’ini almıştı bile.

Gençliğinde Komünist Parti’nin coşkulu bir üyesiydi. Lakin sonradan biri 1950’deki ‘Komünizm karşıtı faaliyetler’den, diğeri de ‘1968 Prag Baharı’nın ardından gelen baskılar sırasında (1970’te) olmak üzere iki kez partiden ihraç edildi. 1967’de ilk romanı ‘Žert’ (Şaka) o dönemden esinlenerek kaleme almıştı.

Kitap genç bir Çek’in ‘şaka’ olsun diye yazdığı üç cümlenin hem Komünist Parti’den hem de üniversiteden atılmasına ve toplumdan dışlanmasına neden oluşunu anlatıyordu. Rus tanklarının Prag’daki ünlü Wenceslas Meydanı’na gelmesiyle kitabın legal ömrü de sona ermiş, kitapçılardan ve kütüphanelerden kaybolmuştu! O artık kara listedeydi. Ülkede reform yapılacağına dair umutlarını yitirdikten sonra ‘Veda’ süreci başladı ve 1975’te Fransa’nın yolunu tuttu. Yazar Philip Roth yakın arkadaşıydı ve Batı’daki serüveninde ona hep yardımcı oldu. ‘Uluslararası yıldız’ konumuna 1984 tarihli romanı ‘Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’yle yükselmişti ama asıl olarak tanınmasına yukarıda da belirttiğimiz gibi kitabın sinemaya uyarlanması vesile oldu. Lakin Kundera bu uyarlamayı pek sevmedi ve filmin, romanın katmanlı yapısını basite indirgediğini belirtti.

Tam 40 yıl sonra, 2019’ta tekrar Çek vatandaşlığına eşi Vera’yla birlikte kabul edildi. Bu aslında sembolik bir dönüştü, Kundera da dönüş belgesini alıp teşekkür etmekle yetinmişti.

Geçmişte, The New York Times’ta Philip Roth’un onunla yaptığı bir söyleşi yayımlanmıştı. Söyledikleri arasında şu saptamalar ilginçti: “Bana öyle geliyor ki günümüzde insanlar anlamaktansa yargılamayı, sormaktansa yanıtlamayı tercih ediyor. Bu keskinliklerin yarattığı gürültü arasında da romanın sesi zar zor duyuluyor. ”

Sonuç olarak edebiyat iyi bir yazarını kaybetti. Vefatını, adını taşıyan kütüphanesinin sözcüsü Anna Mrazova açıkladı ve Milan Kundera’nın salı günü Paris’teki dairesinde hayata veda ettiğini belirtti. Tüm sevenlerinin ve okurlarının başı sağ olsun…

Son bir not: Vakti zamanında The New York Times’da çıkan söyleşisinde Philip Roth ona şu soruyu yöneltmişti: “Yaklaşık 10 yıldır, Fransa’da yaşıyorsunuz. Kendinizi bir göçmen, bir Fransız, bir Çek ya da belirli bir milliyeti olmayan bir Avrupalı gibi mi hissediyorsunuz?”

Kundera’nın bu soruya cevabı özellikle bugünden bakıldığında son derece yürek burkan ifadeler içeriyor: “Alman aydınları 1930’larda Amerika’ya gitmek üzere ülkelerini terk ettiklerinde bir gün memleketlerine döneceklerinden emindiler. Yurtdışında kalmalarını geçici olarak kabul ettiler. Öte yandan, benim geri dönme konusunda hiçbir umudum yok. Fransa’da kalışım kesindir ve bu nedenle göçmen değilim. Fransa artık benim tek gerçek vatanım.”

Yorumunuz

Your email address will not be published.