1966’da, CIA propagandası olarak çekilen bir dizinin günümüzdeki uzantısı olan ‘Mission: Impossible’ serisinde yedinci adım huzurlarımızda. Hoş Brian De Palma yönetiminde 1996’da ilki çekilen ve sonuçta zamanımıza kadar süregelen sinemadaki versiyonun CIA propagandası olduğunu söyleyemeyiz elbet. Perdede yaratılan ‘Mission: Impossible’ evreninde Ethan Hunt adlı bazen sisteme çalışan bazen de bir yaramaz çocuk edasıyla sistem dışı konuma düşen bir ana profil ve onun ekibi var…
Serinin beyazperdedeki serüveninde kamera arkasına ilk dört filmde De Palma’nın yanı sıra John Woo, JJ Abrams ve Brad Bird gibi isimler geçmişti. Sonra bayrağı Christopher McQuarrie devraldı ve halen de bırakmıyor. Bu hafta itibariyle vizyona giren son macera ‘Ölümcül Hesaplaşma’ adını taşıyor ve bu kez Ethan Hunt ve ekibinin mücadelesini iki ayrı filmde izliyoruz. Yani karşımızdaki yapım ‘Birinci Bölüm’, parantezi kapatacak olan ikinci hamleyi ise seneye seyredeceğiz.
‘Mission: Impossible’ olsun, ‘James Bond’ serisi olsun ya da ‘Hızlı ve Öfkeli’ serisi, fark etmez; ana karakterler elbette gezegenin tehlikeye düştüğü anlarda devreye girerler ve de karşılarında çılgın bir kötü, dünyayı ele geçirmeye çalışan bir devlet ya da yapı vardır… ‘Mission: Impossible – Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’de (orijinal ismi de ‘Mission: Impossible – Dead Reckoning Part One’) ise bütün kötülüklerin kaynağı ‘Varlık’ (‘The Entity’) adlı bir ‘Yapay zekâ’. Bu düşmanın sahadaki temsilcisi ise Ethan Hunt’la eski bir hesabı olduğunu sandığımız Gabriel. Kahramanımız film boyunca dünyanın çeşitli yerlerinde; Birleşik Arap Emirliği, Roma, Venedik, Alpler vs. Gabriel ve onun için çalışanlara karşı mücadele ediyor ve her iki taraf da ne işe yaradığını henüz bu film boyunca anlayamadığımız iki parçadan oluşan haçvari bir anahtarı ele geçirmek için gayret sarf ediyorlar.
Hem de ne gayret; Ethan Hunt Abu Dabi Havaalanı’nda peşindekileri atlatmak için koşturup duruyor, sonra Roma sokaklarında, yanında ‘yankesici’ güzel bir kadın, sarı bir mini Fiat içinde ortalığı karıştırıyor, sonra da motosiklete atlayıp Alplerde yüksek bir tepeye çıkıyor, oradan süzülerek paraşütü açıldıktan sonra kömürle çalışan bir trenin üzerine çöküyor! Özetle ‘Mission: Impossible’ serisi size zaten hep böyle adrenalini yüksek sahneler sunar, serinin yedinci filmi de aynı hizmeti veriyor!
Öte yandan bu serinin en önemli özelliği Tom Cruise’un yaşına rağmen her yeni filmde kendisine daha zorlu aksiyon alanları açması. Galiba ünlü aktör bir anlamda her erkeğin kapısını çalan ‘orta yaş krizi’ni böyle atlatmaya çalışıyor!
Sonuçta ‘yaz filmleri’ kuşağında sizi salonda hem serinletecek hem de adrenalinizi yükseltecek bir seçenek ‘Mission: Impossible – Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’. Kadrosunda Cruise’un dışında Hayley Atwell, Ving Rhames, Simon Pegg, Rebecca Ferguson, Vanessa Kirby, Esai Morales, Pom Klementieff, Henry Czerny, Shea Whigham, Greg Tarzan Davis ve Cary Elwes gibi isimlerin yer aldığı filmi özellikle aksiyonseverlere öneririz…