estetik

/

İçten gelen güzellik: Yağ dolguları

 

Yağ dokumuzun kök hücreden yana zengin olduğunun keşfiyle birlikte, vücutta istenmeyen yağ birikintileri çok değerli bir anti aging malzemesine dönüştü. Yağ dolguları, plastik cerrahinin en cazip, gelecek vaad eden işlemlerinin başında geliyor. 
PROF. DR. AKIN YÜCEL

 

Yağ dokusu ilk ne zaman dolgu olarak kullanıldı? İlk kullanımı estetik amaçlı mı onarım amaçlı mı oldu?
Yağ dolguları, yaklaşık bir asırdır var olan bir uygulamadır. Bu uygulama 19. yüzyılın sonlarında onarım tedavisinde kullanılmaktaydı. 20. yüzyıla gelindiğinde ise onarım yöntemi olmanın yanı sıra estetik ve kozmetik amaçlı bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmeye ve uygulanmaya başlandı. 

 

Yağ dolguları vücudun her alanından elde edilebiliyor mu?  Her alandan aynı kalitede mi yağ dokusu elde ediliyor?
Yağ dolguları için kullanılacak yağ dokuları, vücutta fazla yağ bulunan hemen her noktadan alınabilir. En sık tercih edilen bölgeler göbek çevresi, bel bölgesi, basenler, uyluk içleri ve diz içleridir. Bu alanların seçiminde vücudun görünmeyen ve diyete dirençli bölgeler olması tercih edilir. Uyluk iç ve dış yüzeyi, karın alt kısmı ve bel bölgesinden alınan yağların kalıcılığı daha yüksektir.

Bu yağ dokusu nasıl bir işleme tabi tutuluyor? Olduğu gibi verildiği durumlar ya da bazı ayrıştırmalardan geçen durumlar var mı? 
Yağ dolgusu uygulamasında, vücudun çeşitli yerlerinden alınan yağ dokuları çeşitli işlemlerden geçirilir. Genellikle alınan yağ dokuları yıkama, santrifüj etme, süzme işlemlerinin ardından hastaya verilir. Tutma oranlarını artırmak için PRP uygulaması veya kök hücre ile zenginleştirme yapılabilir.

 

Yağ dokusu hemen verilmeli mi? Bu doku saklanabilir mi? Hangi koşullarda saklanabilir?
Yağ dolguları, kimi durumlarda tekrar gerektiren uygulamalardır. İşlemin tekrarı sırasında kolaylık sağlaması ve maliyetleri azaltması için hastadan alınan yağ dokuları medikal koşullarda dondurulabilir. Dondurulmuş yağ dokuları, gerekli durumlarda tekrar hastaya verilebilir. Uygun koşullarda dondurulan yağ dolguları canlılığını kaybetmez.


Yağ dokusunun kullanım alanları 

Yüz gençleştirmede, yüzün elmacık kemiği, çene kemiği gibi destek dokularının güçlendirilmesi, orta yüz, ağız çevresi, şakaklarda oluşan yumuşak doku kaybının giderilmesinde, dudak şekillendirmede, cilt gençleştirmede yağ enjeksiyonları yaygın olarak kullanılır. El ve dekolte estetiğinde, kalça şekillendirmede, meme büyütmede, bacak şekillendirmede de yağ greftlerinden yararlanılır. Ayrıca iyileşmeyen yaraların tedavisinde, radyoterapi hasarlarının giderilmesinde, yara izlerinin düzeltilmesinde de etkili sonuçlar alınmaktadır. 


Yağ dolgusu işlem süreci nasıl ilerler?
Yağ dolgusu işlemleri özetle 5 adımlı bir süreçten oluşur: Yağ dolgularının alınacağı alanın belirlenmesi ve hazırlanması, düşük basınçlı liposuction işlemi ile yağ dokularının (greftlerin) alınması, alınan yağın işlemden geçirilmesi, alıcı alanın hazırlanması ve dolguların bu bölgeye enjekte edilmesi. İşlem sedasyon ya da genel anestezi altında uygulanır ve yaklaşık 1 saat sürer.

 

Hastaların ideal kilolarında olması ve bu kilolarını sabit tutması, yağ dolgularının kalıcılığını etkileyen bir faktördür. Kilo kaybı, vücuttaki yağların azalmasıyla ilgili olduğu için yağ dolgularının etkinliğinin de azalmasına yol açar.  

Hangi bölgelere yağ dolgusu uygulanabilir? Bu dolguların tutması ne demektir? 
Yüz, dudak, popo, bacaklar, el üstü ve memelere yağ dolgusu uygulanabilir. Genel olarak yağ dolgularının yüzde 50-60’lık bir kısmı kalıcıdır. Erime durumu hastaların genel yapısı ve yağ dokularının özelliği ile ilgilidir. Genel olarak hareketli bölgelere yapılan yağ dolgularının daha kolay eriyebildiği bilinmektedir. Örneğin göz çevresinde ve orta yüzde yağın neredeyse tamamı kalır. Burun ve dudak çizgilerinde ve çenede yağ dolguların yarısı kalıcılığını korurken dudaklara yapılan yağ dolgularında erime oranı daha yüksektir. Genel olarak kanlanması iyi olan bölgelerde yağ greftlerinin tutma oranları daha yüksektir. Verilen yağ dokusunun canlılığını koruyabilmesi için beslenebileceği bir yatağa ihtiyacı vardır. Belli bir bölgeye gereğinden çok yağ verildiğinde artan doku basıncı yağ hücrelerinin ölmesine yol açar. Bu nedenle, tekrarlayan uygulamalarda başarı oranları yükselir.

Bu işlem herkese uygulanabilir mi?
Belli bir yaşın üzerinde olan ve yüzünde genel yıpranma, yumuşak dokularda çökme gibi şikayetleri olan her hastada yağ dolgularından yararlanılabilir. Bunun dışında yüz hatları basık olan, çene ucu geride ve çene hatları zayıf olan hastalarda da bu yöntem kullanılabilir.

 

Yağ dokularından kök hücreler elde edilebilir ve bu hücreler cildin onarılması, gençleştirilmesi ve canlılığını geri kazanması amacıyla da kullanılır. Burada amaç kök hücreler ile hasarlı dokuların onarılmasıdır. Farklı hücre ve doku tiplerine dönüşebilme özelliğine sahip olan kök hücreler, yağ dokularında bol miktarda bulunur. 

Geçmişte bu işlem yerine neler yapılıyordu? Bu işlem yeni bir kulvar yarattı mı?
Önceleri vücudun bir yerinden blok halde bir yağ parçası üzerindeki cilt altı dokusu ile birlikte alınıp yumuşak doku kaybı olan bölgelere taşınıyordu. Ancak başarı oranları çok düşüktü, hem alınan hem de verilen bölgede kesi yapılması gerekiyordu. 1980’li yıllarda liposuction yöntemlerinin geliştirilmesi ile yağ enjeksiyonları 90’ların başından beri yaygınlaşmaya başladı. New York’lu plastik cerrah Sydney Coleman bu konuda çok çalışma yaptı ve yöntemi bilim çevrelerine kabul ettirdi. Ülkemizde ise yağ enjeksiyonlarının öncüleri Onur Erol ve Fethi Orak oldular. 2000’li yıllarda büyük kalça modasının ortaya çıkması ile kalçaya yağ enjeksiyonları (Brazilian Butt Lift – BBL) popüler oldu.

 

Kimler bu işlem için uygun hasta kabul edilir?
Yüz ve vücut şekillendirme amacıyla plastik cerrahlara başvuran ve vücudunda yeterli miktarda fazla yağ dokusu bulunan hastalar bu işlem için genellikle uygundur. Özellikle yüzünde yaşlanma belirtileri, dokularda çökme gibi şikayetleri olan hastalar bu yöntemden yararlanabilir.

 

Yağ dolguları tekrarlanabilir mi? 
Yağ dolguları işlemi gerektiği durumlarda tekrarlanabilir. Ne sıklıkla tekrar gerekeceği hastanın genel yapısına, dolgunun yapılacağı bölge ve dolgu miktarına göre değişir. 

 


Nanofat enjeksiyonu nedir? 

Liposuction ile alınan yağın ince süzgeçlerden geçirilerek parçalanması ve kök hücreden zengin bir sıvı haline getirilmesi ile nanofat elde edilir. Cilt gençleştirmede, ince kırışıklıkların, gaz altı morluklarının giderilmesinde etkilidir. 


Yağ dolgularına alternatif neler yapılabilir? 
Şekillendirme amacıyla uygulanan yağ enjeksiyonları yerine sentetik dolgulardan yararlanılabilir. Her iki yöntemin de avantajları ve dezavantajları vardır. Muayene sırasında hangi dolgu türünün daha iyi sonuçlar vereceği, hastanın yağ dolgusu için uygun olup olmadığı gibi sorular netlik kazanır. Hazır dolgular yüzde ve ellerde kullanılır. Ancak meme ya da popo büyütmek için dolgu enjeksiyonları, geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilecek sağlıksız ve tehlikeli uygulamalardır.

Erkekler yağ dolgularından nasıl yararlanır?
Yağ dolguları erkek hastalarda çene hattını şekillendirme amaçlı yüz bölgesinde, daha yapılı bir görünüm kazandırmak amaçlı göğüs bölgesinde kullanılabilir. 

/

En sık yapılan yüz gençleştirme işlemi: Göz çevresi estetiği

Yaşlanma belirtileri ilk olarak yüzümüzde, yüzde de göz çevresinde ortaya çıkar. Göz kapağının, göz altı derisinin vücudumuzun en narin dokularından biri olduğunu elbet fark etmişsinizdir.

PROF. DR. AKIN YÜCEL
Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı

Göz çevremizde yaşlanma belirtileri kırışıklıklarla başlar. Sık mimik kullanan kişilerde yirmili yaşlarda dahi kırışıklıklar oluşabilir. 

Göz çevresinde otuzlu yaşlarda üst kapaklarda cilt yığılmaları, alt kapaklarda torbalanmalar başlar. Bunlar insanın sürekli yorgun ve uykusuz görünmesine neden olur. Gözaltında çökmeler, morluklar ya da tam tersi torbalanmalar belirebilir.  Zamanla gözaltı torbaları ile yanağı ayıran ve “gözyaşı oluğu” adı verilen derin bir hat oluşur. Üst kapaklardaki deri yığılması hastanın gözünü açmasını zorlaştırır. Bu tür hastalar görüntülerini düzeltebilmek için kaşlarından yardım alırlar. Sürekli kaşlarını kaldırdıkları için alın çizgileri derinleşir ve gün bitiminde baş ağrıları olabilir.

Göz çevresini hem gençleştiren hem de göz kapağı düşüklüğünden kaynaklı sorunları düzelten göz kapağı cerrahisi, en sık yapılan yüz gençleştirme işlemidir. Bu erkek hastalar için de geçerlidir. İyi yapılan bir göz kapağı estetiği hastanın görünümünü hemen değiştirir, bakışlarını gençleştirir. Hastalar dinlenmiş ve enerjik görünürler.

Göz çevresi estetiğinde; kaşlar, alın ve yanak da dikkate alınarak işlem yapılır. Bu işlemlerde üst göz kapağını kaşlar ve alınla birlikte, alt göz kapağını ise yanak ile birlikte değerlendirmek gerekir. 

Sol Üst: Margaret 
Keane/Big Eyes. 
Sağ Üst: Fikret Otyam/Doğulu Kadın. 
Sol Alt: Mondrian 
Meets My Third Eye/ 
Isaac Mullens
Sağ Alt: Pablo Picasso/
Femme Se Coiffant.

Göz çevresi estetiği mi göz kapağı estetiği mi? 
Göz kapağı estetiği yerine göz çevresi estetiği terimini kullanmak daha doğru. Zira hem üst hem alt göz kapağı hem de göz kenarlarına gençleştirme işlemi uygulanmakta. 

Özellikle üst göz kapağı ameliyatları erkek hastalar tarafından çok talep edilen bir girişimdir. Düşük göz kapakları erkeklere sürekli yorgun ve uykulu bir ifade verir. Bu durum da özellikle iş yaşamında sorunlara yol açar. 

Neler yapılır?
•Üst kapakta fazla deri çıkartılıp göz kapağı üzerinde oluşan yığılma önlenir. Ayrıca kaş kenarları kaldırılır. Gerekiyorsa endoskop yardımı ile kaşlar yukarı alınır. 

• Alt göz kapağında bozulmuş olan kapak-yanak ilişkisi düzeltilir. 

•Göz altında torbalanmış olan yağlar çıkarılıp yanak üzerine taşınır, aynı zamanda orta yüz bölgesi yukarı doğru taşınır. Gerekiyorsa yanağa ve göz çevresine yağ enjeksiyonları yapılır. 

• Göz çevresindeki ince kırışıklıklar için kimyasal soyma ya da lazer yapılabilir. Göz kenarındaki kaz ayaklarına botoks uygulanabilir. Göz çevresindeki renk değişimleri için ise yine lazer uygulamaları ya da yağ enjeksiyonları yapılabilir. Tüm bu işlemler tek tek yapılabileceği gibi yüz gençleştirme ameliyatının bir parçası olarak da gerçekleştirilebilir.

Kimlere yapılabilir? 
Göz kapağı estetiği genelde 35 yaş sonrasında yapılır. Ancak üst kapak yapısı ailesel olarak fazla etli ve düşük olan hastalarda ve alt kapakta belirgin torbalanması olanlarda daha erken yaşlarda da ameliyat gerçekleştirilebilir.

Torbalı ya da sarkık göz kapaklarına sahip, gerçekçi beklentileri olan, fiziksel olarak sağlıklı, psikolojik olarak buna hazır hastalara bu operasyon uygulanabilir. Hastada ilave göz hastalıkları ya da tiroid hormon bozuklukları varsa öncelikle bunlar tedavi edilmelidir.

İşlemler nasıl yapılır? 
Üst göz kapaklarından deri fazlası ve gerek duyulursa adale ve yağ dokuları çıkarılır. Göz kapaklarında düşüklük varsa göz kapağını kaldıran adale kısaltılarak kapaklar kaldırılır. Gözler içeri çökükse yağ verilerek dolgunlaştırılabilir. Bu ameliyat sırasında genellikle orta yüz bölgesine de germe işlemi uygulanır. Alt kapak cerrahisinde ise amaç göz torbalarını almak, gözyaşı oluğunu yağ ile doldurarak düzleştirmek, kapak ile yanak ilişkisini düzeltmektir. Ameliyat sırasında hastaların büyük bölümüne yağ enjeksiyonları da yapılır.

Ne kadar sürer, nasıl iyileşir? 
Üst kapakları tek başına yapılacaksa lokal anestezi yeterli olabilir ve yaklaşık 45 dakika sürer. Alt kapaklar yaklaşık 1,5 saat sürer ve lokal anestezinin yanında sedasyon dediğimiz sakinleştiricilerin de kullanılması gerekir. Beraberinde yağ enjeksiyonu da yapılırsa alt-üst kapak ameliyatı 3 saati bulabilir. Göz kapağı ameliyatları ağrılı değildir. Hastaları daha çok şişlik ve morluklar rahatsız eder.

Sonuçlar kalıcı mıdır?
Yaşlanma süreci ameliyattan sonra da devam eder, göz kapakları da yıllar içerisinde deforme olacaktır. Ancak yine de hiçbir zaman ameliyat öncesi şekline dönmez. 

En ünlü iki göz: Ünlü Mısır Kraliçesi Kleopatra ve onu canlandıran, menekşe gözlü yıldız Elizabeth Taylor 

Göz çevresi estetiğinde kaşlar, alın ve yanaklara neler yapılır? 

Üst kapaklar tek başına yapılacaksa lokal anestezi yeterli olabilir ve yaklaşık 45 dakika sürer. Alt kapaklar yaklaşık 1,5 saat sürer ve lokal anestezinin yanında sedasyon dediğimiz sakinleştiricilerin de kullanılması gerekir. Beraberinde yağ enjeksiyonu da yapılırsa alt-üst kapak ameliyatı 3 saati bulabilir. Göz kapağı ameliyatları ağrılı değildir. Hastaları daha çok şişlik ve morluklar rahatsız eder.


/

Ofisleri Sıcaklaştıracak, Evleri Modernleştirecek Öneriler

İster ofis ister konut olsun insanın mekanla paylaşımının estetik ve psikolojik temelleri vardır. Dikkat edilirse, sevdiğimiz ve benimsediğimiz mekanları tanımlamak için “ev gibi” ifadesini kullanırız. Sıcaklık, konfor ve aidiyet duygusu yaratan mekanlar, insanlarda daha çok iletişime geçme, o mekanda daha çok vakit geçirmek isteği doğurur. İşyerlerinde de bu algıyı verebilmek oldukça revaçta. 

MİNE SAYIN
Mimar

Ofislerde geçirilen süre ve aranan konforu göz önüne alarak bir süredir ofisleri de ev gibi planlayıp, ev gibi tasarlıyoruz. Tabii ki yapılan tasarımın işlev ve kullanımını da gözetmek şart. 

Akın Yücel’in Maçka Caddesi üzerindeki yeni kliniğini tasarlarken insanların evlerinde gibi hissedeceği sıcaklıkta bir mekan tasarlamaya gayret ettik. Bu örnekten yola çıkarak, sıcak bir ofis/ev ortamı oluşturmak üzere önerilerimizi paylaşmak istedik…

Ahşabın mekana katkısı büyük
Doğaya ait olduğumuza göre mekanda doğadan parçalar görmek esas, ahşap bence bunun en başında geliyor. 
Ham yada işlenmiş ahşabın mekana katkısı büyük. Mümkünse her malzemenin, ama özellikle ahşabın doğalını kullanmak esas olmalı.

Çiçek böcek de olsun
Bitki, çiçek yine aynı şekilde, hele ki günümüzde yeşil, bu kadar mekanlara kimlik verecek duruma gelmişken… Özellikle belirli bir boyda tutabileceğiniz ve çeşitleyebileceğiniz geniş yapraklı bitkiler, orkideler mekanınıza tazelik ve yaşam katacaktır. 

Işık çok önemli
Işık her objeyi ifade eden ana unsur olması kadar, çekici bir mekan için de olmazsa olmazların başında geliyor. Sıcak bir dekorasyon için, gün ışığı maksimumda kullanılmalı, mekana dahil olmasına izin verilmeli, Aydınlatmada da aynı prensipten hareketle, olabildiğince sıcak ışık kullanılmalı. Işık kaynaklarının eklenmesi azaltılması ile ve şiddetinin düşürülüp artırılabilmesi sayesinde konfor düzeyi sağlanabilmeli. Soğuk ve beyaz ışıktan buna teknik ihtiyaç duyan mekanlar dışında uzak durulmasını öneririm.

Yumuşak yumuşak…
Mekanı sıcaklaştıran öğelerin başında tekstil malzemeler geliyor, insana temas eden yüzeylerde doğal içerikli tekstil kullanmak görsel duyu dışında konfora da katkı sağlayacaktır. 
Dokunduğumuzda yumuşak etki bırakan ya da sentetik olmayan kumaşlar özellikle de mat kadifeler ve ketenler. Pofuduk yastıklar da sıcak bir etkinin olmazsa olmazlarından.

Renk kullanmadan önce…
Renk kullanmak tabii ki bir mekanı tamamen rengin tanımladığı duyguya giydirmek anlamına geliyor. Ben daha isimsiz pastel renklerle çarpıcı renklerin kısmi olarak kullanılmasından yanayım. Bunlar gri ve bej gibi toprak tonları olabilir. Bu tarz bir kombinasyon dinginlik, dinginliğin içinde seçilen renk enerji verecektir. Daha belirgin bir rengin tüm alanda kullanımı için ise rengin tonu ve koyuluğu önemlidir. Neredeyse her rengin, duvara taşındığında doğru olan bir tonu bulunabilir.
Rengi seçmeden önce ortam içerisinde kullanılacak mobilya ve objelerin renkleri ile uyumu değerlendirilmeli, şayet büyük objelerle uyum sergilemiyorsa aksesuarların renkleriyle dengelenmeye çalışılmalıdır.
İster derinlik kazandırmak ister mekanı boyamak için olsun her rengin etkisini ve çağrışımını gözardı etmemek gerekir, işte bunlardan birkaçı.

Yeşil doğadır.
Buna bağlı olarak yaşamı, gençliği, yenilenmeyi simgeler. Yeşil, gözler için en rahat renktir ve görme gücünü artırır. 
Sakinleştiricidir ve sinir sistemi üzerinde olumlu bir etki yapar. Sağlık ile ilgili mekanlarda hastaların rahatlamasını sağladığı için kullanılır. 

Siyah: İç mekana zarif ve sofistike bir hava katar, fon olarak kullanıldığında bazı şeyleri ortaya çıkarır.

Beyaz: Saflığı, sakinliği, temizliği simgeler. Beyaz, ışığı yansıtır ve ortamı serin tutar. Genel olarak serin ve canlandıran bir his verir.Sağlık mekanlarında bu sebeple tercih edilir.

Mor: Asaletin rengidir. Lüks ve zarafeti simgeler. Aynı zamanda romantizmin, duygusallığın rengidir. Dekorasyonda gösterişli bir hava vermek için idealdir. Morun açık tonları olan lavanta, leylak gibi renkler ilham verici etkileri için çalışma odalarında tercih edilebilir. 
Beyinsel faaliyetleri ve sanatsal düşünceyi artıran mor, özellikle sanatçıların çalışma ortamları için uygun olabilir. 

Kahverengi: Toprağın ve ahşabın rengidir. Sağlam ve güvenilir bir his verir. Doğal, rahat ve açık bir atmosfer yaratmayı sağlar. Durağanlık, güçlülük, olgunluk ve güvenilirlik mesajı verir. 

Pembe: Romantik ve narin bir renktir. Aynı zamanda yatıştırıcı ve rahatlatıcı bir etkisi vardır. Araştırmalar gösteriyor ki, pembe enerjiyi çeken bir renk olması nedeniyle insanları sakinleştirmektedir. Sevimlilik ve tazelik kazandırır.genelde tatlılarla ilişkilendirilmesi bundandır.

Turuncu: Dışa dönük, heyecan ve mutluluk verici, dinamik, dikkat çekici, çarpıcı ve iç açıcı bir renktir. Kırmızıdan sonraki en sıcak renk olan turuncu gösterişin ve şatafatın rengidir. Turuncu renk metabolizmayı hızlandırır. Canlılık, cesaret ve güven verir. Zihni harekete geçirir. Kullanıldığı ortamlara neşe ve canlılık verir. Bundan dolayı, çocuk odalarında, mutfakta ve yemek odasında kullanılabilir. Çalışma odası ve dinlenme mekânları için çok uygun değildir. 

Mavi: Mavi ve açık mavi boyanmış ortamlar, verimliliği ve performansı artırır. İş ve meditasyon atmosferi yaratır, yine açık tonları mekanı olduğundan ferah ve büyük gösterir. İştah kapattığı söylenir, belki diyet yapanlar için uygun olabilir.

Gri: Siyah ve beyaz renklerin değişik oranlarda karıştırılması elde edilen bir renk olan gri, gözün en rahat algıladığı renklerden biridir. Alçak gönüllülüğü ifade eden, uzlaştırıcı ve denge unsuru olan bir renktir. Ciddiyet ve hareketsiziliği çağrıştırır. Diplomatik ve ağır ortamlarda denge unsuru ve uzlaştırıcı olarak kullanılabilir.

Sarı: Gözü en çok yoran renktir. Bu renk aynı zamanda metabolizmayı hızlandırır. Uyarıcı bir renktir. Beyninizi ve gözlerinizi yorar. Açık bir sarı bazla duvarlarda gün ışığı etkisi yaratabilir. Az miktarda objelerde kullanıldığında parlak ve iyimser bir hava vermeye yarar.

Kırmızı: Uyarıcı ve yankılayıcı, iştah açan, dikkat çeken bir renktir. Kırmızı renkteki kelimeler ve objeler insanların dikkatini hemen çeker. Dekorasyon ve tasarım yaparken kırmızıyı tercih edersek bu objeler hemen fark edilecektir. Kırmızı, hakimiyet kuran bir renktir, insanların zamanı unutmasına yol açar. İşte bu yüzden barlarda ve gece klüplerinde kırmızı renge ağırlık verilir. Renk ne seçilirse seçilsin kullanılacağı ortamın ışığı ile mutlaka bir numune ile denenmeli, gün ışığında ve karanlık saatlerde denetlenip mekanın tamamına öyle uygulanmalıdır. 


Mimar gözüyle

Ahengi ne yaratır? 
Mimaride ahengi ritim dediğimiz tekrarlar, simetri ve oran yaratır. Ana objeleri bağlayan ve ahenk yaratan çoğunlukla renk form malzeme ilişkileri ve aksesuarlardır (uyum teşkil eden biblo, resim, halı, minder gibi).

Cesur olun.  
Klişeleri bırakıp fark yaratmayı tavsiye edebilirim, mekan kişisel olmalı belirli bir seçim sistemi ve özgünlük taşımalı. 
Mobilyalar ve üsluplar artık birbiriyle beraber sıklıkla kullanılabiliyor. Örneğin modern bir kanepenin yanına klasik koltuklarla ve aksesuarlarla bir oturma alanı yaratabilirsiniz, veya klasik bir masa etrafına modern çizgide sandalyeler olabilir. İşin sırrı detaylarının eşlik etmesi için renkleri kumaş türlerini bağlamak ve bol çerçeve aksesuar ve yastıklarla bu farkı birbirinin içerisine yedirebilmek.

Uğrayın: 
Addres Istanbul… Pek çok marka ve ürünü bir arada görebilmek mümkün. Gerçekten her ziyaretim ilham verici oluyor.  Diseno, Nordist ilk duraklarım… Ayrıca Yargıcı home, Bakara, Vent du Sud, Rooms gibi markalar şehirde aksesuar aydınlatma adına sık ziyaret ettiklerimden.

Okuyun: 
Maison Frances, Home Art yerli içerikleri ile dekorasyon konusunda ipucu verebilir. Elle décor, Architectural digest, Wallpaper ve Form benim diğer merakla takip ettiklerimden.