Tom Hanks

Tom Hanks yapay zekâya karşı uyardı

Oscar ödüllü aktör, sosyal medya takipçilerini, yapay zekâ kullanılarak kendisine benzeyen kişilerin yer aldığı reklamlara karşı dikkatli olmaları konusunda uyardı. 68 yaşındaki Tom Hanks, perşembe günü Instagram hesabında, “İnternette, mucizevi tedaviler ve harika ilaçlar tanıtan; adımı ve sesimi sahte bir şekilde kullanan birçok reklam bulunuyor” dedi.

Hanks, “Bu reklamlar, iznim olmadan ve yapay zekâ aracılığıyla hileli bir şekilde oluşturulmuştur. Bu ürünler, tedaviler ya da bu tedavileri öven sözcülerle hiçbir ilgim yoktur” ifadelerini kullandı. Tip 2 diyabet hastası olan ünlü aktör, “Tedavi konusunda yalnızca kurul onaylı doktorumla çalışıyorum. Aldanmayın. Dolandırılmayın. Zor kazandığınız parayı kaybetmeyin” diye ekledi.

Hanks, aralarında Drake, The Weeknd ve Taylor Swift’in de bulunduğu, yapay zekâ tarafından oluşturulan görsellerde, şarkılarda, siyasi destek mesajlarında veya internette yayınlanan reklamlarda adı ve benzerliği sahte olarak kullanılan birçok ünlüden biri.

Halihazırda ABD’deki birçok eyalet ve federal yasama organı, dijital çağda bireysel kimliklerin kötüye kullanılmasına karşı koruma önlemlerinin genişletilmesi için çalışmalar başlattı ve bu süreci devam ettiriyor.

/

Armudun dibine düştüğü hayatlar

Her biri dünya sinemasının yıldızlarıydı. Aşkı onların filmlerinden öğrendik, macerayı onların filmleriyle sevdik. Savaşların korkunçluğunu da anlattılar oyunculuklarıyla, sadeliğin güzelliğini de. Gün geldi yaş aldılar, yoruldular ve bayrağı çocuklarına devrederek kimi köşelerine çekildi, kimi sanatın yaş tanımazlığının ispat edercesine inadına sanat yapmaya devam ediyor. Evet, onların belki de ilk ve en büyük hayranları çocuklarıydı. Belki ünlü anne babaların çocukları olmanın avantajıyla belki de genetik bir miras devralarak, aldıkları bayrağı daha öteye taşıdılar, taşıyorlar. 

MÜJGAN HALİS

KIRK-MICHAEL DOUGLAS
“O dünya için, sinemanın altın çağını yaşamış bir aktör, bir efsaneydi… Ama ben ve kardeşlerim Joel ve Peter için yalnızca babamızdı.” Bu sözler babası Kirk’in geçen yılki vefatı ardından, en az onun kadar ünlü olan oğlu Michael’in dudaklarından döküldü. Beyaz Rus Yahudi’si bir ailenin oğlu olarak 1916’da New York’ta doğan Kirk Douglas, 1946’da The Strange Love of Martha Myers filmiyle sinema kariyerine başladı. Champion, The Bad and The Beautiful ve Lust for Life filmleri ile üç kez Oscar ödülüne aday gösterilen oyuncunun, Bermudalı bir oyuncu olan Diana Dill’le evliliğinden doğan oğlu Michael da babasının yolunu izledi. Michael Douglas; sinemaya babasının filmlerinde asistan yönetmen olarak başladı. The Streets of San Francisco adlı polisiye dizide başrolde yer alan oyuncu, 1975 yılında Guguk Kuşu filminin yapımcılığını üstlendi. Aynı yıl yapımını üstlendiği The China Syndrome filminde Jane Fonda ve Jack Lemmon’la birlikte filmde rol aldı. 1987 yılında Gordon Gekko rolünü canlandırdığı Oliver Stone filmi “Wall Street” ile En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar Ödülü’nün sahibi oldu. 1992 yılında Sharon Stone ile rol aldığı Temel İçgüdü filmi ile çok konuşuldu. Birçok Altın Küre ve Emmy ödülü de alan aktör, en son The Kominsky Method projesinde yer aldı.

DONALD SUTHERLAND-KLEFER SUTHERLAND
Büyürken babasının Fellini’s Casanova veya Don’t Look Now gibi filmlerini izlemesine izin verilmemiş. O yüzden babasını sadece ‘ünlü bir oyuncu’ olarak kodlamış, ta ki bir hafta sonu arkadaşından video kasetler alıp babasının üst üste dokuz filmini izleyene kadar. “İzledikten sonra babam benim için ‘ünlü bir oyuncu’dan, hayatımda gördüğüm ‘en çok yönlü oyuncu’ya ve olmak istediğim oyuncuya dönüştü.” Designadet Survivor’un ünlü ismi Keifer Sutherland, bu sözleri babası Donald Sutherland için söylüyor. Baba Sutherland, ülkesi Kanada’da başladığı oyunculuğu, 1960’lı yıllarda İngiliz yapımları ile sürdürdü, ardından Holywood’un en aranılan isimleri arasına girdi. Seslendirme konusunda da oldukça başarılı olan Donald Sutherland, 1996’da başlayan ve günümüze kadar devam eden Simpson Ailesi isimli çizgi filmde Hollis Hurlbut karakterine hayat verdi. Oğul Kiefer’in kariyeri ise 1984 yılında rol aldığı ‘The Bay Boy’ ile başladı. ‘24’ dizisindeki başrolüyle yıldızı iyice parlayan Kiefer Sutherland; buradaki performansı nedeniyle Emmy, Altın Küre dahil pek çok ödül kazandı. 

HENRY FONDA-JANE FONDA
1982’de 77 yaşında aramızdan ayrılan Henry Fonda meslek yaşamı boyunca 21 tiyatro oyunu ve 57 filmde rol aldı. 12 Kızgın Adam filmleriyle hafızalara kazınan Fonda; Altın Göl filmiyle en iyi erkek oyuncu Oscar’ının yanı sıra; 1981 yılında ‘Yaşam Boyu Başarı Oscar’ı kazandı. Fonda’nın filmografisinde yer alan Gazap Üzümleri (1940), 12 Kızgın Adam (1956), En Uzun Gün (1962), Batının Zaferi (1962), Altın Göl (1981) filmleri Holywood’un kült filmleri arasında yer alıyor. 

Baba ve kız Fondaların birlikte rol aldığı Altın Göl filminin hikayesi, ikilinin gerçek hayattaki zorlu ilişkisine çok benziyordu. Babasıyla sorunlu bir ilişkisi olduğunu yıllar sonra anlatan Jane Fonda ise, sorunlarına rağmen baba mesleğini devam ettirdi. Annesinin henüz çocuk yaştayken intihar sonucu kaybeden 84 yaşındaki ünlü yıldız, 2015’ten beri Gracie ve Franky dizisinde rol alıyor. Ancak öncesinde de kariyeri dopdolu. 1971’de Fahişe, 1978’de Eve Dönüş filmleriyle iki kez Oscar alan Fonda; 1984 yılında çekilen The Dollmaker filmindeki kararsız  ve cesur anne rolü ile Emmy Ödülünü kazandı. Aynı zamanda siyasi eylemci, sağlıklı yaşam uzmanı, hayırsever ve yazar olarak da tanınan Jane Fonda, Vietnam Savaşı’na karşı çıktı ve azınlık topluluklarının haklarının korunması için çalıştı. 

JON VOIGHT-ANGELINA JOLIE
Babasının izini takip edenlerden biri de Holywood’un en güzel kadınlarından biri olarak gösterilen Angelina Jolie. Geceyarısı Kovboyu, Kurtuluş ve Odessa Dosyası gibi filmlerde rol almış olan Jon Voight’ın kızı olan Jolie’nin annesi ise yine bir oyuncu olan Marcheline Bertrand.

1938 doğumlu Voight, 1969’da Geceyarısı Kovboyu’nda Dustin Hoffman ve Brenda Vaccaro ile beraber oynadı. 1985’te Firar Treni, 2008’de Tropik Fırtına: Al Bakalım, 2009’da Zafer ve Gurur, 2013’te Kaçış filmlerindeki rolleriyle iz bıraktı. Dört Altın Küre, bir Cannes, bir de Oscar ödülü sahibi olan Voight; son olarak rol aldığı Roy Donovan dizisiyle kendisini bir kez daha hatırlattı. 

Baba kızın ise çok karmaşık bir ilişkisi var. Jolie, 2000 yılında Akademi Ödülleri Ödül Töreni’nde, Akademi Ödülü’nü aldıktan sonraki konuşmasında babasına “Muhteşem bir aktörsün, fakat muhteşem bir baba değilsin” dedi ve sonrasında annesine ve kardeşi James Haven’e duyduğu sevgiyi anlattı. Jolie ilk kez, yedi yaşındayken, babasının başrolünü ve yardımcı yazarlığını üstlendiği Lookin’ to Get Out adlı filmde görüldü. Babası ile arası açılan Jolie, Temmuz 2001’de Voight soyadını reddederek, Jolie soyadını resmi olarak aldı. Sinema kariyerine üç Altın Küre, bir Oscar ödülü sığdıran Jolie; Aklım Karıştı’daki (1999) performansı ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Akademi Ödülü aldı.  

JOHN ANISTON-JENIFER ANISTON
Jennifer Aniston, sinema sektörünün en önemli yıldızlarından biri. Ancak ondan önce ailenin yıldızı, Girit doğumlu babası John Aniston’du. Gerçek adı Iannis Anitios Anastassakis olan baba Aniston, üniversiteden sonra Panama’da istihbarat subayı olarak görev yaptı. Ardından 60’lı yılların başında, 87. Bölge, Savaş! ve Kazara Aile’de küçük roller üstlenmeye başladı. NBC gündüz drama dizisi Hayatımızın Günleri’ndeki Victor Kiriakis rolüyle ünlenen baba Aniston, bu rolüyle 2017’de drama dizilerinde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Daytime Emmy Ödülü adaylığı kazandı. Annesiyle karmaşık bir ilişki yaşadığı ve babasına daha yakın olduğunu birkaç kez röportajlarında anlatan Friends’in yıldızı Jennifer Aniston, aynı zamanda babasının, oyuncu olmasını istemediğini açıklamıştı. Eğlence endüstrisinin zor koşulları nedeniyle kızının kalbinin kırılmasını istemeyen babasının tıp ya da hukuk okumasını istediğini anlatan Jennifer Aniston; 1980’li yıllarda küçük rollerde oynamaya başlayarak sinema sektörüne giriş yaptı. En bilinen rolü Friends dizisindeki Rachel Green rolü olan yıldız, bu rolü ile bir Altın Küre ve bir de Emmy Ödülü aldı.

INGRID BERGMAN-ISABELA ROSELLINI
O ağzında gümüş kaşıkla doğanlardan. Dünya sinemasının en ünlü çiftlerinden Ingrid Bergman ve ünlü yönetmen Roberto Rosellini’nin kızı Isabella Rosellini’den bahsediyoruz. Anne Ingrid,1915’te Stockholm’de doğdu. 1942 yılında yani henüz 26 yaşındayken sinema tarihinin kült aşk filmi Casablanca’da Humphrey Bogart ile tutturduğu kimyayla Hollywood filmlerinin aranan yüzü oldu. 1944 yapımı Işıklar Sönerken’deki performansı, ona 17. Akademi Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu heykelciğini kazandırdı. Ukraynalı yönetmen Anatole Litvak’ın 1956 yapımı Anastasia filmindeki performansıyla ikinci Oscar’ı aldı. Annesinden uzakta bir çocukluk geçiren Isabella Rosellini, annesine dair konuşurken, onu çok az görebildiğini anlatıyor. 1983’te Lancome’un ilk yüzü olarak gösteri dünyasına adım atan Rosellini; 1976 yapımı Buhranlı Yıllar filminde annesiyle birlikte rol aldı. İlk çıkışını 1985 yılındaki Beyaz Geceler filmiyle yapan Rosellini; bu rolüyle dünya çapında üne kavuştu ve bir yıl sonra Kara Gözler filminde yer aldı. David Lynch ile uzun yıllar çalışan Rosellini; 1991’de bir Rus filminde göründü. Gerilim filmi Mavi Kadife’deki rolüyle ününün zirvesine çıkan Rosellini; yıllar sonra Lancome’a geri döndü. Isabella Rosellini son olarak Domina adlı dizide rol alsa da hayatını daha çok çiftliğinde geçiriyor, hayvanlarla ve bitkilerle iç içe bir yaşam sürüyor.

DON JOHNSON-DAKOTA JOHNSON 
Dakota Johnson’u ünlü Elli Ton serisinden hepimiz tanıyoruz. Ama onun Holywood’un iki ünlü ismi Don Johnson ve Altın Küre ödüllü oyuncu Melanie Griffith’in kızı olduğunu bilenlerimiz azdır.

Don Johnson, 1980’lerin kültleşmiş efsanevi polisiye dizisi Miami Vice’daki Dedektif Çavuş James Sonny Crockett ve 1990’ların polisiye dizilerinden Nash Bridges’deki Müfettiş Nash Bridges rolleriyle tanındı. Miami Vice’deki rolüyle aynı zamanda dünya çapında bir moda ikonuna dönüştü. Anne ve babasının oyunculuk kariyerinden dolayı büyürken etrafı ünlülerle çevrili olarak büyüyen Dakota Johnson ise, 1999 yılında üvey babası Antonio Banderas’ın yönettiği Crazy in Alabama filminde annesi ile rol alarak sinema hayatına ‘merhaba’ dedi. 2006 yılında Miss Golden Globe seçildi ve 2009 yılında dünyaca ünlü giyim markası Mango için mankenlik yapmaya başladı. 2010 yılında Facebook’un kuruluş serüveninin anlatıldığı David Fincher filmi The Sosyal Network’te rol alan genç kadın; Elli Ton film serisinde Anastasia Steele karakteri ile uluslararası alanda tanındı, serideki rolüyle 2016’da BAFTA Yükselen Yıldız ödülüne aday gösterildi. 

TOM HANKS-COLIN HANKS
İki Oscar ödüllü bir babanın oğlu olunca, herhalde oyuncu olmak da kader oluyor. Tıpkı Tom ve Colin Hanks gibi. Philadelphia ve Forrest Gump filmleri ile üst üste iki kez En İyi Erkek Oyuncu dalında Akademi Ödülü alan Tom Hanks, ilk olarak televizyon filmlerinde görünür oldu. Gerçek çıkışını Philadelphia filmiyle yapan Tom Hanks bu filmde çalıştığı firmayı ayrımcılık yaptığı için dava eden AIDS’li bir gay avukatı canlandırdı. Hanks’in başarısı 1994 yazında çektiği Forrest Gump ile devam etti ve sonrasında onu astronot James Lovell rolünde oynadığı Apollo 13 filminde gördük. Hanks, Steven Spielberg’ü ise Er Ryan’ı Kurtarmak filmi buluşturdu. Film şimdiye kadar yapılmış olan en iyi savaş filmlerinden biri olarak kabul gördü. Yeni Hayat filminde canlandırdığı modern Robinson Crusoe rolündeki karakteriyle Akademi adaylığının yanı sıra Altın Küre En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandı. Oğul Hanks’in kariyeri ise daha çok dizilerde yoğunlaştı. 1996 yılında babasının Hayal Şarkısı filminde yine babası ve Liv Tyler, Charlize Theron, Steve Zahn gibi oyuncularla çalıştı. 2008 yılında ünlü Mad Men dizisinde de John Gill olarak kamera karşısına geçti. Annemle Yolculuk komedi filminde Rob olarak yer aldı.  Fargo dizisinde Gus Grimly karakterini canlandıran oyuncu,Orange County filminde Shaun Brumder, Roswell dizisinde Alex Whitman, Band of Brothers dizisinde Henry Jones, Dexter dizisinde Travis Marshall gibi karakterle ününü perçinledi.