LEZBİYEN

/

LGBTİ: Onlar hep vardı. Ama hiç görülmek istenmediler…

Taşlandılar, yakıldılar, hadım edildiler. Varoluşlarına dair izler tarih kadar eski olsa da onlar hiçbir zaman kabul edilmek, görülmek istenmediler. Günümüzde de eşcinsellere ve eşcinselliğe bakış açısı pek çok toplum için son derece çetrefilli bir konu. Peki ama neden? 

ELİF NAZLI DURAN

Zaman içinde yasaların ve toplumun ona bakış açısında pozitif yönde değişimler meydana geldi ancak yine de hiçbir “öteki” yol bu kadar taşlı, engebeli ve virajlı olmadı. Gerçekten de homoseksüellik dünya üzerindeki tüm toplumlar için son derece sancılı bir konu oldu ve olmaya devam ediyor. Biz konuyu tarihten bugüne ele aldık ve bakın hangi satır başlarına değindik…

Batı medeniyetlerinde aynı cinsten iki kişi arasındaki ilişkiye dair ilk izler Eski Yunan kaynaklı. İlk dönem eserlerinde, özgür (köle sınıfından olmayan) iki yetişkin arasındaki böyle bir ilişkiyi onaylar nitelikte yazılar yazan Platon, geç dönem yazdığı yazılardaysa bunun yasaklanmasına dair fikirlerini belirtmiş. Politics isimli eserinde homoseksüelliğe değinen Aristo, Keltlerin bundan gurur duyduğunu, Giritlilerinse meseleye bir nüfus planlaması olarak baktıklarından bahsetmiş. Öte yandan, tıpkı bugün olduğu gibi antik çağlarda da kadın homoseksüelliği erkek homoseksüelliğine kıyasla daha geri planda kalmış. Lesbos Adası’nda dünyaya gelen Şair Safo’nun şiirleri onun çağlarından çok daha sonraları, 19. Yüzyılda Yunanlılar tarafından lezbiyenlikle ilişkilendirilmiş, şiirlerindeki tutku dolu aşkın kendi cinsine yönelik olduğu iddia edilmişti. 

Sappho, MÖ. 615 yılında Lesbos adasında doğdu. Tarihte bilinen ilk kadın şairlerden biri olan Sappho’nun bu şiirleri kadınlar için yazdığı söylenir. Lezbiyen adı şairin doğduğu Lesbos (Midilli) adasından geliyor.

TEK TANRILI DİNLERLE BİRLİKTE EŞCİNSELLİK SUÇ KABUL EDİLDİ
Antik Roma’da ise, genç erkek bedeni erkeklerin cinsel ilgisinin odak noktası olmuş, ancak bu ilişkiler yaşlı özgür erkekler ve sekste alıcı rolü üstlenen köleler veya özgür gençler arasında kalmıştı. MS 390’da Hristiyanlığa geçişten sonra, İmparator I. Theodosius eşcinselliği pasif partner için yasal olarak cezalandırılabilir bir suç haline getirdi: “Bir erkeğin kadın rolünü üstlenerek acı çekmesine neden olan tüm kişiler, bu tür bir suçun cezasını halkın gözü önünde alevlerin arasında kalmakla öder.” 558’de, saltanatının sonuna doğru, Justinianus yasağı genişletti ve aktif ortağı da, bu tür davranışların “Tanrı’nın gazabı” yoluyla şehirlerin yok olmasına yol açabileceğine dair uyarıda bulundu. Öte yandan tüm bu düzenlemelere rağmen, I. Anastasius’un 618’deki saltanatının sonuna kadar eşcinsel ilişkiye açık erkek çocukların genelevlerinden vergi alınmaya devam edildi.

Hristiyanlık, Sosyal Hoşgörü ve Eşcinsellik isimli eserin yazarı John Boswell, eşcinselliğin yaygın olduğu Hristiyan manastır toplulukları ve diğer dini tarikatlardan bahseder. Kitapta, Roma Katolik Kilisesi’nin tarihi boyunca geyleri mahkûm etmediği, hatta 12. yüzyıla kadar, dönüşümlü olarak erkekler arasındaki aşkı kutladığını da anlatır. Boswell’in yazdıklarını tartışmalı bulanlar da olmuş. Örneğin, R. W. Southern, eşcinselliğin 12. yüzyıldan çok önce dini liderler ve ortaçağ bilim adamları tarafından yoğun bir şekilde kınandığına işaret eder; ayrıca erken ortaçağ toplumunda yaygın olan ve birçoğunda eşcinselliği ciddi günahlar arasında sayan tövbe geleneğinin de altını çizer. 

Rönesans dönemine gelindiğinde Roma Katolik Kilisesi eşcinsel ilişkilere yoğun bir baskı yapmaya başlamıştı. Eşcinsel aktivite, Avrupa’nın çoğunda tamamen yasal olmaktan çoğu Avrupa ülkesinde ölüm cezasına çarptırılmaya radikal bir şekilde geçiş yaptı. Fransa’da, ilk suç işleyen sodomitler (cinsel eylemi üreme amacı dışında gerçekleştirenler) testislerini, ikinci suçlarında ise penislerini kaybettiler ve üçüncü suçlarında yakıldılar. Eşcinsel eylemlere yakalanan kadınlar da sakatlanıp idam edilecekti. İspanyol Engizisyonu ise 1480’de başladı; sodomistler taşlandı, hadım edildi ve yakıldı. 1540 ile 1700 arasında 1.600’den fazla kişi sodomi nedeniyle yargılandı.1532’de Kutsal Roma İmparatorluğu, sodomiyi ölümle cezalandırılabilir hale getirmişti. Ertesi yıl Kral VIII. Henry, tüm erkek-erkek cinsel aktivitelerini ölümle cezalandıran 1533 Buggery Yasasını çıkardı. Bu baskılar modern çağa kadar  devam etti. 

Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki eşcinsel hakları hareketi son yüzyılda ve özellikle son yirmi yılda büyük ilerleme kaydetti. Eşcinsel aktiviteyi yasaklayan yasalar yürürlükten kaldırıldı; lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireyler artık açıkça orduda görev yapabilecek düzeyde kabul gördüler. 

ABD’de tam 50 eyalette aynı cinsiyetten çiftler yasal olarak evlenemeye ve çocuk evlat edinmeye hak kazandı. Ancak istihdam, barınma ve trans haklarını savunanlar için yol hâlâ oldukça uzun ve engebeli olmaya devam ediyor.

1960’LAR VE ÖZGÜRLÜK RÜZGARI
Eşcinsel hakları hareketinin ilerleme kaydetmesi için 1960’lara gelinmesi gerekiyordu.1961’de Illinois, eşcinselliği fiilen suç olmaktan çıkaran sodomi karşıtı yasalarını kaldıran ilk eyalet oldu ve Kaliforniya’daki yerel bir televizyon kanalı, eşcinsellik hakkında The Rejected (Reddedilen) adlı belgeseli yayınladı. 1965 yılında Dr. John Oliven, Cinsel Hijyen ve Patoloji adlı kitabında, yanlış cinsiyette vücutta doğmuş birini tanımlamak için “transgender” terimini ilk kez kullanan kişi oldu. 

Bu ilerlemeye rağmen LGBTİ bireyler daima kentsel bir alt kültürün parçası olmaya mahkumdular ve rutin şekilde taciz ve zulme maruz kaldılar. 1969’da, büyük yankı uyandıran bir olay eşcinsel hakları hareketini harekete geçirdi: Stonewall İsyanı. Gizli eşcinsel kulübü Stonewall Inn, Greenwich Village’da, ucuz, drag queen (kadın kılığında şov yapan erkek) ve evsiz gençleri memnuniyetle karşılayan bir yerdi. Ancak 28 Haziran 1969’un erken saatlerinde New York polisi Stonewall Inn’e baskın düzenledi. Yıllarca süren polis tacizinden bıkan patronlar ve mahalle sakinleri, polis minibüslerine saldırdılar. Olaylar büyüyerek tam bir isyana dönüştü ve protestolar beş gün boyunca sürdü. 

 

VE SİYASİ ZAFERLER…
1970’lerde LGBT bireylerin artan görünürlüğü ve aktivizmi, hareketin birden fazla cephede ilerleme kaydetmesine yardımcı oldu. Örneğin, 1977’de New York Yüksek Mahkemesi, transseksüel birey Renée Richards’ın Amerika Birleşik Devletleri Açık tenis turnuvasında bir kadın olarak oynayabileceğine karar verdi. Birçok LGBT birey kamuda çeşitli görevlere getirildi; Kathy Kozachenko, 1974’te Michigan, Ann Harbor Belediye Meclisi’ne bir koltuk kazandı ve bir kamu görevine seçilen ilk Amerikalı olarak tarihe geçti. 

Ünlü gökkuşağı bayrağını tasarlayan aktivist/sanatçı Gilbert Baker

GILBERT BAKER GÖKKUŞAĞI SİMGESİNİ YARITIYOR
Eşcinsel hakları platformunda kampanya yürüten Harvey Milk, 1978’de San Francisco şehir yöneticisi seçildi ve Kaliforniya’da siyasi bir ofise seçilen ilk açık gey erkek oldu. Milk, bir sanatçı ve eşcinsel hakları aktivisti olan Gilbert Baker’dan hareketi temsil eden ve bir gurur sembolü olarak görülecek bir amblem yaratmasını istedi. Baker, 1978’de bir onur yürüyüşünde sergilediği ilk gökkuşağı bayrağını tasarladı. Ertesi yıl, 1979’da, Lezbiyen ve Gey Hakları için Washington’daki ilk Ulusal Yürüyüşe 100.000’den fazla kişi ellerinde bu bayrakla katılacaktı.

 

TÜRKİYE’DE DURUM
Türkiye’de eşcinsellik 1858 yılından beri yasal yani bir suç unsuru olarak kabul edilmiyor. 1988 yılından beri de cinsiyet değişimi ameliyatlarına ve ameliyatla cinsiyet değiştirenlerin yeni ve yasal kimliklere sahip olmasına izin veriliyor. Askerlikten muaf olan eşcinseller, orduda ve devlet hizmetlerinde görev alamıyor. Ayrıca eşcinsel bireylerin evlenmesi ve evlat edinmesi de yasak. Pew Araştırma Merkezi başta olmak üzere, diğer pek çok araştırma örgütünün yaptığı çalışmalara göre, Türkiye homofobik eğilimlerin yaygın olduğu bir ülke ve lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender (LGBT) bireyler diğer vatandaşlara göre dezavantajlı durumda sayılabilirler. 2003 yılında yapılan ve Lambdaistanbul tarafından İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen LGBT Onur Yürüyüşü Türkiye’de LGBT hakları adına yapılan en büyük ve yankı uyandıran eylem oldu. 

 

Alan Mathison Turing

TURING’E İADE-İ İTİBAR
İngiliz matematikçi, bilgisayar bilimcisi ve kriptolog Alan Mathison Turing, bilgisayar biliminin kurucusu kabul ediliyor. Turing Enigma’yı (Nazi Almanyasının ordu içi haberleşme sistemi) çözerek karşı kuvvetlere büyük avantaj sağladı. 

Oysa hayatı hiç ışıltılı geçmedi. 1952’de genç bir erkekle birlikte olduğu tespit edilen Turing, homoseksüelliğin İngiltere’de yasadışı bir suç ve akıl hastalığı olarak kabul edilmesi nedeniyle mahkûm edildi. Bir yıl sonra siyanüre batırılmış bir elma yiyerek intihar ettiği söylendi. Apple logosundaki ısırılmış elmanın Turing’e bir saygı duruşu olduğu rivayet edilse de firma bunu kabul eden bir açıklama yapmadı. Turing’in ölümünden kısa süre sonra, Bilgisayar Mekanizmaları Birliği tarafından her yıl, bilgisayar camiasına teknik makaleler yazan bir kişiye Turing Ödülü verilmeye başlandı ve bu ödül, günümüzde bilgisayar dünyasının Nobel Ödülü olarak kabul ediliyor.

Türkiye’de cinsiyet değişimi ameliyatından sonra pembe nüfus cüzdanını hem devlete hem halka kabul ettiren sanatçı: Bülent Ersoy

TÜRKİYE’NİN BAĞRINA BASTIĞI TRANSSEKSÜEL NAM-I DİĞER DİVA, BÜLENT ERSOY
1981 yılında Londra’da geçirdiği cinsiyet değiştirme ameliyatıyla kadın olan Bülent Ersoy’un pembe nüfus kâğıdı alması kamuoyunca onaylandı. Bülent Ersoy’un müzik yeteneği, onun tüm hayatı boyunca sahip olduğu en güçlü silahtı. Ersoy, hayatı boyunca, aşk hayatı, söylediği şarkılar, farklı albümler, giyim kuşamı ve konuşma tarzıyla gündemde kaldı. Cinsiyet değiştirme operasyonuyla kadın olması ve ardından “Alaturka 95” adlı albümünde ezan okumasıyla yeni tartışmaları ortaya çıkardı. Her türlü medya saldırısına rağmen şarkıcının güçlü gırtlağının varlığı, sahnelerdeki tavizsiz duruşu, radikal kararları, bireysel açıdan sağladığı rızanın medyadaki yansıması olarak kabul edilebilir. 


Cinsiyet Değiştirme Ameliyatları ve Plastik Cerrahi

Kayıtlara geçen ilk cinsiyet değiştirme ameliyatı 1952 yılında yapıldı. George ismindeki erkek hasta, yapılan operasyon “Christine” adını aldı. Bu ameliyattan sonra cinsiyet değiştirme ameliyatları “Christine ameliyatı” olarak anıldı. Erkekten kadına cinsiyet değişikliği sürecinde vücudu kadınsılaştırmak için hormon tedavisi uygulanır. Bu tedavi sonucu, meme büyümesi meydana gelir. Büyüme istenen düzeyde olmazsa devreye meme büyütme ameliyatı girer. Bu ameliyatı genital rekonstrüksiyon işlemleri takip eder. Yüz ve bedende kadınsı hatlar oluşturmak için kaş çıkıntısının azaltılması, burun estetiği, adem elması ve çenenin küçültülmesi, dolgular, bel çevresinden alınan yağın kalça ve baldırlara verilerek kıvrımlı hatlar oluşturulması gibi işlemler de uygulanabilir. Bu işlemler, plastik cerrahlar tarafından yapılır. 


Jodie Foster-Alexandra Hedison ve Julia Lemigova-Martina Navratilova en tanınmış lezbiyen çiftlerden.

LEZBİYENLERE BAKIŞ AÇISI DAHA MI ILIMLI?
Geçtiğimiz günlerde, 23 farklı ülkede heteroseksüel olmayan erkek ve kadınlara yönelik tutumları araştıran yeni bir araştırma, lezbiyenlerin dünyadaki gey erkeklerden daha fazla kabul gördüğünü ortaya koydu. 

New York Üniversitesi’nden üç psikolog tarafından yürütülen ve Social Psychology and Personality Science (Sosyal Psikoloji ve Kişilik Bilimi) dergisinde yayınlanan bu araştırmaya göre, araştırma yapılan tüm ülkelerde gey erkekler gey kadınlardan daha fazla tepki çekiyor. 

LGBTİ NE DEMEK? Heteroseksüeller dışında, farklı cinsel yönelimleri tarif etmek için kullanılan kısaltma Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender, Interseks’in açılımının baş harflerinden oluşuyor.

EŞCİNSELLİK NE KADAR YAYGIN? 
Eşcinsellik doğada yüzlerce farklı hayvan türünde bulunmaktadır. Halbuki üreme olasılığını düşüren bir varyasyonun popülasyon içinden elenmesini beklerdik. Bu durum, bilim insanlarının uzun süredir aklını kurcalamaktadır.

Öte yandan insan popülasyonları üzerinde yapılan çalışmalar, insanlardaki cinsel yönelimin tek eksenli ve çift kutuplu (“ya heteroseksüelsindir, ya homoseksüel”) şeklinde olmadığını, kişilerin bu ikisi arasında yer alabildiğini, hatta farklı yaş gruplarında bir kişinin Kinsey Skalası gibi eşcinsellik-düzcinsellik skalalarında kutupsal olarak olmasa da, komşu seviyelere kayma yoluyla yer değiştirebildiği gösterilmiştir. 

Birçok araştırma*, evrimsel biyolojinin öngörülerinden de beklendiği üzere insan popülasyonları içindeki eşcinsellik ve eşcinsel davranış oranları yaklaşık olarak %2-10 arasında seyrettiğine işaret etmektedir. Türkiye’de bu konuda çalışma bulunmadığı için ne yazık ki oranları bilememekteyiz. Ancak uluslararası istatistiklere bakılacak olursa, Türkiye’de de ortalamada %2-4’lük bir popülasyonun hayatlarında en az bir defa eşcinsel deneyim yaşadığı veya kendini eşcinsel olarak tanımlayacağını beklediğimizi söyleyebiliriz.

*https://evrimagaci.org/insanlar-arasinda-escinsellik-ne-kadar-yaygin-636


Ömer Seyfettin ve Eleğimsağma (Gökkuşağı) hikayesi:

Hikaye, erkek kıyafetleriyle gezmeyi seven ve ileride asker olmak isteyen, genç kızın, gördüğü bir rüyayı anlatıyor. Rüyasında, köyde hep güzelliğine hayran olduğu genç bir kadınla evlenebilmek için tek yolunun, gökkuşağının altından geçerek erkek olmak olduğunu öğrenen genç kız, ağabeyinin kıyafetlerini giyip gökkuşağının altından geçmek için koşmaya başlıyor ve saatler süren bir koşunun ardından gerçekten gökkuşağının altından geçiyor ve erkek oluyor. Anadolu’da da yaygın bu inanç; LGBTİ sembolü seçiminin de evrensel olduğunu doğrular nitelikte.


İTALYA’YI KARIŞTIRAN EŞCİNSELLİK TEDAVİSİ AFİŞİ 
İtalya’da bir tıp kliniğine eşcinsellere “tedavi” öneren bir afişin asılması tepkilere neden oldu. Savona kentindeki kliniğe asılan afişte, “Luca eşcinseldi. Ama dini ve psikolojik temelli bir dönüşüm süreci sayesinde erkekliğini ve heteroseksüelliğini yeniden kazandı” ifadeleri yer alıyordu. İtalya’nın en büyük ulusal LGBTİ derneği, afiş hakkında Tabipler Birliği’ne şikayette bulundu ancak cevap alamayınca vakayı kamuoyuna yansıttı. Olayın basında yer alması üzerine Tabipler Birliği bir açıklama yaparak “Eşcinselliği bir hastalık olarak görmüyoruz. Şikayete konu olan olay hakkında en kısa zamanda değerlendirme yapılacaktır” dedi. Afişi kliniğine asan doktor Fabio Vaccaro ise “Nasıl Alzheimer ve diyabet tedavisi için posterler asıyorsam, cinsel kimlik sorunu yaşayanlar için de terapi öneren afişler asarım” dedi. İktidardaki Demokratik Parti’den Senatör Sergio Lo Giudice, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) eşcinselliği hastalıklar listesinden onlarca yıl önce çıkardığını hatırlattı ve “Savona’dan gelen haber bizi Ortaçağ’a geri götürüyor. Gay ve lezbiyenleri ‘tedavi etmek’ için ‘onarıcı terapi’ denilen şeyleri teşvik eden bir doktor ancak kendi mesleğini lekeler” demecini verdi ve Vaccaro’nun Tabipler Birliği tarafından meslekten men edilmesi gerektiğini söyledi. Meslek Odası’ndan uyarı alan Vaccaro’nun, yakın geçmişte aşı karşıtlığından da uyarı aldığı ortaya çıktı.

 


Homofobik anlayışı eleştirmek ve dalga geçmek için bu tişörtler giyiliyor. Tişörtler, Key West, San Francisco ve diğer gey mekanlarında çok popüler.

Sinema yazarı Uğur Vardan’dan
10 gökkuşağı filmi

‘Moonlight’  (Ay ışığı- 2017) 
Portrait de la jeune fille en feu (Alev almış bir genç kızın potresi- 2019) 
‘Pride’  (Onur- 2014) 
‘Milk’  (Süt- 2008) 
‘Dolor Y Gloria’  (Acı ve Zafer- 2008) 
‘ La vie d’Adèle’  (Mavi en sıcak renktir- 2013) 
‘Brokeback Dağı’ (Brokeback Dağı – 2005)
‘Angels in America’  Amerika’da Melekler – 2003) 
‘Bound’ (Bağ – 1996) 
Boys Don’t Cry’ (Erkekler Ağlamaz – 1999) 
‘The Boys in the Band’ (Gruptaki Oğlanlar – 1970) 
‘BPM (Beats Per Minute)’ (Dakikadaki Atış – 2017) 
‘Call me by Your Name’ (Beni Adınla Çağır – 2017) 
‘Carol’ (Carol – 2015)
‘The Celluloid Closet’ (Sakıncalı Film Dolabı – 1995)
Cruising (Devriye – 1980)
‘My Beautiful Laundrette’ (Benim Güzel Çamaşırhanem  – 1985) 
‘Weekend’ (Hafta Sonu – 2011)
‘The Happy Prince’ (Mutlu Prens- 2018)
‘Las Herederas’ (Mirasçılar- 2018)