müzik

/

Onlar online starlar

Artık hayatımız onlIne. Hal böyle olunca, popülerliğin de onlIne olması eşyanın tabiatı gereği. Kaset almak için harçlık biriktirilen, konsere gitmek için evden kaçılan günler artık nostalji denilen o uzak diyarın bir parçası. Çünkü artık sevdiğimiz sesler bize, cep telefonumuz kadar yakın. Üstelik bu yeni şöhretlerin, televizyonlara çıkmak, magazin sayfalarını süslemek gibi bir dertleri yok. Çoğu kadın olan dijital çağın ikonları, milyonları bulan izlenme rakamlarıyla kalitenin, yeteneğin ve sahici müziğin ruhumuza ulaşmasına aracılık ediyorlar. 

MÜJGAN HALİS

SESİNDE ESKİ FOTOĞRAFLARIN İZİ VAR: GÖKÇE KILINÇER
Şarkılarını dinleyenler, sonrasında gidip olmayan pencere önü çiçeklerini sulamak istiyor. Sesini “İstanbul’un ruhu kaybolmamış eski semtlerinde yürümek gibi bir şey” olarak tarif ediyorlar. Tabii ‘sonsuzluğa doğru uzanan’ Emy eyelinerları da onu dinleyenlerin bir başka bayıldığı nokta. Sanatıyla zamanı büken müzisyen Gökçe Kılınçer; Gazi Ün.de İşletme okurken, Metropolitan Ün.de kazandığı bir burs sonrası kendini Londra’da bulmuş. 2014’te ‘Aşk Beni Bulunca’, 2015’te ‘O Beni Bilmez’ ve ‘Güneşin Kızkardeşi’ teklileri yayımlanan Kılınçer; ilk stüdyo albümü ‘Kalbimde İzi Var’ ile online mecralarda büyük bir dinleyici kitlesine ulaştı. ‘Ne Tadı Var Bu Dünyanın’, ‘Sarhoş’, ‘Karakolda Ayna Var’ gibi eskimeyen şarkıları kendine has yorumuyla uyarlayan Gökçe Kılınçer, basit akorlar ve minimal müzik seviyor ve bilgisayarda programlanmış sesleri kullanmıyor. 

TIMES MEYDANI’NDAKİ KADIN: MELİKE ŞAHİN
Spotify bu yıl kadın müzisyenlerin sesini yükseltmek için bir proje yayına aldı. Projenin adı Equal’di, yani Eşit. Equal’in Türkiye listesinin kapak sanatçısı ise Melike Şahin idi. Şahin’in fotoğrafı New York’un ünlü Times Meydanı’ndaki reklam panolarında yer aldı. Aslen Sivas/Divriğili olan ve çocukluğundan itibaren müziğe büyük ilgi duyduğunu belirten Şahin, Timur Selçuk’tan şan dersleri alırken bir yandan da Boğaziçi Ün. Sosyoloji Bölümü’nü tamamladı. 2017’ye kadar Baba Zula’da vokal yaptı. Bu arada “Melikşah ve Saz Arkadaşları” adlı bir proje başlatarak, arabesk temalı konserler verdi. 2017’de Fransız yönetmen Tony Gatlif’in Djam isimli filminde üç şarkı seslendirdi ve aynı yıl filmin dünya prömiyeri öncesinde Cannes Film Festivali’nde bir konser verdi. İlk teklileri Bi’ Fırlatsam ve Deli Kan ile solo kariyerine başlayan Melike Şahin’in ilk solo albümü ‘Merhem’ 2021’de yayımlandı. Albümdeki bütün şarkıların sözlerini kendisi yazan Şahin, sadece ‘Nasır’ adlı şarkısını Mabel Matiz ile yazmış. Müziğini ‘Akdeniz Arabesk’ olarak niteleyen Melike Şahin; yorulduğu zamanlarda 8 Mart Gece Yürüyüşlerini ve kadınların “Topla saçlarını Rapunzel, deyyus merdivenleri kullansın” sloganını kendisine hatırlattığını söylüyor. 

KADIKÖY VAPURUNDAN 100 MİLYONLUK İZLEMELERE: MELEK MOSSO
İtalyanca bir müzik terimi olan ve ‘gittikçe hızlanarak/neşelenerek’ anlamına gelen Mosso sözcüğünü sahne adı olarak seçen sanatçı, 33 yaşında ve Kayserili. Dokuz yaşında Denizli Belediye Konservatuarı’nda bağlama ve Türk Halk Müziği dersleri aldı. Üniversite öğrenimini Adnan Menderes Ün. Eğitim Fak. Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde tamamladı. İstanbul’da Kadıköy-Beşiktaş vapur hattında müzik yaparak tanınırlığını artırdı. Zbam The Band isimli grubu ile swing ve caz konseptli müziklerle sahnelerde performans gösterdi. Kitleler Onu Yıldız Tilbe’nin “Vursalar Ölemem”e yaptığı yorumla tanıdı. Şu ana kadar 105 milyonun üzerinde izlenme sayısına ulaşan şarkıdan sonra, TV dizisi Çukur için yaptığı ‘Hiç Işık Yok’ isimli şarkısında No.1’e eşlik etti ve bu parça da 100 milyonun üzerinde izlenme sayısına ulaştı. 2018’de söz ve müziğini kendisine ait teklisi ‘Kedi’yi, ardından ‘Ağlarsam’, ‘Kızgınım’ ve ‘Gel Desem de Gelme’ şarkılarının yer aldığı EP’si ‘Sonrası Kalır’ı yayımlandı. ‘Bu aralar Youtube üzerinden Anket Defteri adlı bir program yayınlayan Mosso, sunuculuğunu da kendisi yapıyor. 

SEVENLERİNİN KEŞKE ÜNLÜ OLMASA DEDİĞİ SES: EDA BABA
Bir dinleyicisi, Onu dinlerken Turgut Uyar’ın ‘Göğe Bakma Durağı’nı hatırlamış; “Sesini dinledikçe göğe bakasım geliyor” demiş. Bir başkası “Melekler şarkı söylese ancak bu kadar güzel olurdu sesleri” deyivermiş. Dinleyicileri onu o kadar çok seviyor ki, ünlü olmamasını diliyor. Eda Baba ise online mecralarda çoktan ünlü olmuş bile. Videolarının izlenme sayısı 10 milyonu geçmiş. Eğitimine İstanbul Ün. Radyo Televizyon Bölümünde başlayan, ardından Mimar Sinan Ün. Güzel Sanatlar Fak. Sinema Bölümü’ne devam eden genç kadın; 10 yıllık Bando isimli grubun solistliği sırasında yer aldığı ‘Renkli Şeyler’ albümü ile müzik piyasasına giriş yaptı (2014). 2016’da ‘İstanbul Beyrut Paris’ adlı ikinci albümün ardından 2019’da ilk solo albümü ‘Bir Küçük Tebessüm’ yayımlandı. Kendi şarkılarını yazıp besteleyen Baba, resim, sinema, heykel gibi daha pek çok sanatla da uğraşıyor.

İpek gibi sesleri, içten yorumları ile bu kadınlara bayılıyoruz. Kimisi dizi müzikleriyle sevilirken kimisi youtube’tan milyonların kalbine yerleşmiş durumda.

ODTÜ’DE BAŞLAYAN DOSTLUK SUFLE’Yİ DOĞURDU
ODTÜ’de okurken birbirlerini bulan grup üyeleri yalnızca Ankara’yı değil tüm Türkiye’yi şarkılarıyla gülümsetmeye başladılar. Bu yazının yazıldığı günlerde 18 milyondan fazla izlenen şarkıdan sonra, ilk olarak Zeytinli Rock Festivali’nde sahne aldılar. Festivalin ardından Roxy Müzik Günleri’nde üçüncü olarak dereceye girdiler ve yarışmadan özel ödülle ayrıldılar. Gördükleri ilgi onları zaten var olan bestelerine yenilerini ekleyerek bir albüm oluşturmaya yöneltti. Söz ve müzikleri Göksu Taşçeviren ve Mustafa Atik’e ait şarkılardan oluşan albüme ‘Pus’ ismini verdiler.  Daha sonra, Gökhan Sanlıman ile ‘Kayboldum’ EP’sini yayımladılar. 2020 yılında yayımlanan ‘Geri Geri Maraton Koştum’ albümüyle ise, alternatif rocka biraz daha yaklaşmış oldular.

Ceren, Türk Halk Müziği’nin ünlü isimlerinden Zafer Gündoğdu ile Sanat Müziği yorumcusu Ferahnaz Gündoğdu’nın kızı. Altı yaşında piyano ile tanışan genç sanatçı, Boğaziçi Ün. de Sosyoloji lisansının yanı sıra İstanbul Ün. Devlet Konservatuarı Müzikal Tiyatro Bölümü’nde okumuş, ardından Galatasaray Ün.de ‘Şöhret Kültürü’ üzerine yüksek lisansı yapmış. ‘Sidikli Kasabası’ müzikalinin ardından, ‘Damdaki Kemancı’ müzikalinde ‘Hodel’ karakterini canlandıran Gündoğdu’nun müzik yarışmalarında birincilikleri var. 

Gündoğdu’nun 2021’de oyuncu Özgür Çevik’le seslendirdiği ‘Tutsak’ adlı şarkı, 2 milyonun üzerinde izlemeye ulaştı. Youtube kanalında babası Zafer Gündoğdu ve bağlamacı Erdal Erzincan’la türküler de yayınlayan Ceren Gündoğdu; türkülere piyanosuyla eşlik ediyor. 

HEM SÖYLÜYOR HEM YAZIYOR: JEHAN İSTİKLAL BARBUR
Jehan, ‘merhametli Tanrı’ anlamına geliyor. Beyrut doğumlu, Hristiyan bir Arap ailesinin kızı olan 41 yaşındaki sanatçı, İskenderun’da büyüdü. Bülent Ortaçgil’in referansı ile Ada Müzik’le anlaşan Barbur, pek çok albüm ve single’a imza attı. Uzun süredir Gümüşlük’te yaşıyor. Müziği konusunda ilham aldığı bir sürü isim var ama kahramanı yok; yine de Murathan Mungan, Erkan Oğur, Aziz Nesin ve Ferhan Şensoy’un ondaki yeri bambaşka. Jehan Sanki kendisiyle konuşuyormuş, bir nevi günah çıkarıyor da kendini iyileştiriyormuş gibi yazıyor.

Şimdiye kadar altı kitaba da imza atan Barbur’un son kitabı yazar Tomris Uyar’la ilgili: Uyumsuza Notlar. 2019’da çağdaş kadın ozan sıfatıyla, 200 türkünün arasından seçtiği, çoğunlukla Alevi deyişlerinden oluşan, 10 türkülü ‘Ürkerek Söylerim’ isimli albümü gibi. Albümün ismi ise samimiyetle hissettiği mahcubiyetten. Sanatçının bu yılın mayıs ayında yayınladığı son şarkısı ‘Olanlar Oldu’ Youtube’da şimdiye kadar 100 bine yakın kişi tarafından dinlendi.

Hiçbir enstrümana ihtiyacı olmayan, çıplak sesiyle bütün şarkıyı dolduran Hande Mehan ne söylerse söylesin, içimize işliyor. 

MODU BAHAR OLAN BİR SES: HANDE MEHAN
İlhan Şeşen’in ‘Sen Benim Şarkılarımsın’ yorumu 40 milyonu aşkın kez izlendi. Hakkında “Türkiye’nin en genç çıplak ses üstadı” yorumları yapılan Mehan, Adrian’ın el verdiği ama sonra kendini yolunu bulan yeni kadın müzisyenlerden. 2019’da Hakan Tunçbilek ile Mesafeler ismi teklisini çıkaran 26 yaşındaki Diyarbakırlı sanatçı, Murathan Mungan’a saygı albümü olan 2020 Model albümünde ‘Pencerelerde’ şarkısıyla yer aldı. Mehan’ın en beğenilen şarkısı ise ‘Sen Beni Güzel Hatırla’. Özellikle bu şarkısına dair ‘modu bahar olan, dinleme vakti de gün batımı veya şafak vakti olan sanatçı’ yorumlarına mazhar olan Mehan; daha sonra seslendirdiği bir Ahmet Kaya şarkısı olan ‘Kum Gibi’yle dinleyici kitlesini artırdı.

KÜÇÜK PRENS’TEN İLHAM ALIYORLAR: MARY JANE
Begüm Yiğit, Mary Jane adlı grubun solisti. 21 yıl önce kurulan grubun isminin Örümcek Adam’ın sevgilisi Mary Jane Watson’la ilgisi yok. Sevdikleri için bu ismi seçmişler ama herkesin Begüm Yiğit’e ‘Mary Hanım’ demesi de herhalde memleket gerçeği. Yiğit 2017’de O Ses Türkiye’ye katılıp elenmiş, şimdiki yorumu ve ses rengi ise efsane. Gitarda Arda Atılgan, davulda Ömer Yiğit Ünal ve basgitarda Mertcan Doğu’nun yer aldığı Mary Jane;‘ Fiks’ adlı ilk single çalışmasını 2010’da yayımladı. Grubun cover’ları YouTube’da milyonlarca kez izleniyor, binlerce yorum alıyor. Grup, 2020’nin Ekim ayında ikinci teklileri ‘Çiçekler Açar’ı yayımladı. Şarkılarının adını Küçük Prens’te yer alan “Çiçekler açar elbet, mühim olan beklemektir” cümlesinden ilham alarak seçen grubun, “Deniz Üstü Köpürür” türküsü cover’ı şimdiye kadar 18 milyona yakın görüntülendi. 

UKULELİ İZMİRLİ KIZ: NİL İPEK
İzmirli genç sanatçı, Boğaziçi Ün. de Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık okuduktan sonra, 2015’te ilk solo albümü Sabah’ı çıkardı. Şarkılara ukulelesiyle eşlik eden Nilipek’i ilk 2007’de Hande Yener’in seslendirdiği bir Sezen Aksu şarkısı olan Kibir’le tanıdık. Sonra, ‘Havada Bir Hinlik Var’ geldi. Ama onun müziğe başlangıcı; 7 Pink Floydlar ve 2 Prenses’teki geri vokaliyle başladı. Çocuk yaşta piyano öğrenerek başladığı müziği, ‘bir organım gibi’ diye tanımlayan sanatçı; hüzünlü bulunmasını “Hüzün huzuru daha kıymetli kılıyor” diye yorumluyor. İzmirliliğiyle öne çıkmasını ise, müziğini dinleyenlere Kordon’da oturma hissi verebilmesiyle tarif ediyor.

Bu güzel seslerden bir liste olsa da dinlesem diyenler “Nefis Sesler Nefis Şarkılar” isimli listemizi QR kodumuzla dinleyebilir.


Ses Verdikleri Diziler En Sevilen Şarkılar

Gökçe Kılınçer: Seni Çok Bekledim, Atiye, Cesur ve Güzel, Masumlar Apartmanı, Ada Masalı

Melike Şahin: Djam, İstanbullu Gelin, Kuzgun

Melek Mosso: Çukur, Alev Alev

Jehan Barbur: Hercai, Cesaretin Var mı Aşka, Poyraz Karayel, Güllerin Savaşı, Asi

Eda Baba: Servet, Güvercin

Hande Mehan: Maraşlı, Alev Alev, Bizim İçin Şampiyon, Masumlar Apartmanı

Sufle: Adı Efsane, Ateşböceği, İstanbullu Gelin

Ceren Gündoğdu: Erkenci Kuş, İstanbullu Gelin 

Nil ipek: Bir Aşk İki Hayat, Ufak Tefek Cinayetler, Kuzgun, Son Mektup, Kadın


/

Bir albümün 40 yıl hatırı olur mu? Olur!

Geçmiş farklı bir ülkedir ve orada farklı yaşanır. 80’li yılların nasıl da farklı bir ülke olduğunu ve o ülkede nasıl yaşadığımızı 21. yüzyıldan geriye baktığımızda daha iyi görebiliyoruz artık…

MANSUR FORUTAN

Bu yılların kültür-sanat-siyaset tarihindeki yeri artık garantilenmiş sayılır. Moda, müzik, edebiyat, sinema, eğlence kültürü ve çift kutupluluğu ile 80’ler, belki de hesabını günümüzde ödemeye başladığımız şuursuz, ama çok zevkli ve bir o kadar da nitelikli bir bolluğa maruz kaldığımız yıllardı. İlk ev bilgisayarları, ev sinema ve müzik sistemleri, walkman’lar, dijital saatler, spor ayakkabılar ve kutu kolalar yaşam şeklimizi tayin ediyordu.

Özellikle de müzik 80’lerde ulaşabildiği en üst noktaya ulaştı. Neredeyse her grup, her müzisyen adeta kendine özgü yeni bir tarz keşfetti. Yeni sesler, enstrümanlar, kayıt teknolojileri, üst düzey artistik ve müzisyenlik; milyonlarca hayran yarattı. Bu dönemden sonra yapılan işlerin çoğu tekrardan, esinlenmekten öteye geçemedi. 80’lerin sanatçıları, gelecek nesiller için yapacak pek bir şey bırakmadılar.
Peki 80’leri başlatan bir albüm, bir parça var mı acaba diye sorulduğunda epey düşünmek gerekiyor. Galakside gezegen aramak kadar zor. Ancak son 45 yıldır beynime, kalbime, sinir sistemime yerleşmiş binlerce parçayı toplayıp çıkartıp çarpıp böldüğümde Donna Summer ve Giorgio Moroder’in 1981’de birlikte yaptığı “I feel Love” adlı robotic-disco-funk tadındaki parçaya ulaşıyorum. Bu müzikal dört işlemi beş dakika sonra yapsam başka bir sonuca ulaşacağımı çok iyi bilsem de sonucu kesin ve bağlayıcı olarak ilan ediyorum…. Şimdilik!

Demek ki 80’ler aslında 1981 yılında başladı ve 40 yıllık hatırı garantilenmiş başyapıtlar, bu yıldan başlayarak sinir sistemimize nüfuz etti.

Iron Maiden: Killers
Britanya’ya özgü metal rock türünün mucidi diyebiliriz Iron Maiden için. Zaten tarihe de Yeni Dalga Britanya Heavy Metal’i olarak geçti bu sound. Müzikal yelpazenin “sert” tarafına da yatkınsanız eğer, bu albüm kesinlikle kendi türünün başlangıcı niteliğinde ve istifade edin derim. Bir albümün 40 yıl hatırı olacaksa o da Killers’dır.

Phil Collins: Face Value
Yine Brtinya’dayız ve üst düzey müzisyen-besteci Phil Collins’in ilk kişisel albümü Face Value’yu şiddetle tavsiye ediyoruz. Romantik pop diye nitelendirebileceğimiz bu albüm, ana akım için tasarlanmış olsa da üst düzey artistik ögeler taşıyor. Ortalamanın bile sanat eseri olabileceğini kanıtlayan bir albüm.

AC/DC: For Those About To Rock
Belki tarihin ilk Hard Rock grubu değillerdi ama tarihin en büyük Hard Rock grubu olmayı başardılar ve bunu da FTATR albümüne borçlular. Bu albüm başlangıçta dışlanan Hard Rock türünün müzik dünyasında marjinalleşmesini sonlandırdı. Bu tür, teyzeler, dayılar kısaca her kesimden kabul gördü. 40 yıl değil bi’ 140 yıl daha hatırı olur.

Jean Michel Jarre: Magnetic Fields
80’ler synthesize’ların altın çağıydı. Bu alandaki inanılmaz gelişmeler müziğin nasıl olması gerektiğini de belirliyordu. İnsanlık daha önce duymadığı sesleri duymaya başlamıştı.

J M Jarre da bu sesleri müzikal bir katedrale dönüştürülmesine, büyük kitleler tarafından sevilmesine aracılık etmişti. Magnetic Fields, elektronik, new age ve synthpop türlerinin en önemli albümlerinden biri. 40 yıl sonra bile, bugün yapılmış gibi.

Earth Wind & Fire: Raise
Bu yıllarda müziğin yarısını beyaz adam yapıyorsa diğer yarısını da siyah adam yapıyordu. Eşitlik en azından burada tesis edilebilmişti. Üstelik siyah adamın yaptığı müzik olmasaydı dünya çok daha renksiz olurdu. Blues, funk, disco, rap, R&B… Aşkın, acının, isyanın, basit mutlulukların ahenkle dans etmesi ve bu dansı en üst seviyede icra eden Earth Wind & Fire. Yine en iyinin en iyisi seviyesinde başka bir albüm.

Kitaro: Silk Road
Eğer hayatınız boyunca tek bir New Age albümü almak zorunda kalırsanız Silk Road’u alın. 1981 yılında TRT’de izlediğimiz belgeselin soundtrack’i muhtemelen sinir sistemimize yerleşmiş durumda ve bunun hiçbir sakıncası yok. İç dünya yolculuklarınızda çekinmeden kullanınız.

David Bowie: Changes Two Bowie
David Bowie’nin yaptığı bir şeyi tavsiye etmek ya da etmemek haddimiz değil. Sadece hatırlatma yapabiliriz. Deriz ki, 1981 yılında çıkardığı albümü ıskalamayın. Zira, yine zamanının ötesinde, yine sanat değeri yüksek bir çalışma.

Chaka Khan: What Cha’ Gonna Do For Me
Yapımcılığını Arif Mardin’in yaptığı bu albüm R & B, funk ve disco’nun muhteşem füzyonundan oluşuyor ve kötü bir günü iyiye çevirme konusunda da son derece başarılı. “Öyleyse Renk….Dans” durumuna geçişlerde de üstün performanslı bir albüm. Kötü bir gün yoktur, yanlış şarkıyı dinliyorsundur.

Kool And The Gang: Something Special
Hayat bir sevgi treni olsaydı, muhtemelen fonda da Something Special albümü çalardı. Türünün, yani Urban Disco’nun en iyi örneklerinden biri. Dünyanın daha çekilebilir yıllarında bu albüm istisnasız her radyo kanalında, her müzik kanalında, partide, diskoda, kulüpte, aklınıza gelebilecek her yerde çaldı. Denk gelirseniz bi’ bakın derim.

Rainbow: Difficult To Cure
Senaryo gereği ıssız bir adaya düşecekseniz ve yanınıza tek bir albüm alma hakkınız olacaksa Difficult To Cure doğru seçenek olacaktır. Hard Rock ve Neo-Klasik Rock’un mucidi Maestro Ritchie Blackmore’un Rainbow tabelası altında çıkardığı 5’inci albüm. Bütün çağları, ve bu çağlar boyunca yapılmış müziğin toplamından bir sentez pişirmeye çalışırsanız bu Difficult To Cure albümü olurdu. Ortaçağ halk şarkıları, barok, rock, funk, aklınıza hangi zaman dilimi ve müziği gelirse… Aynı parçada mükemmel uyum içerisinde hem Bach hem Hendrix duyuyorsanız bir başyapıta tanıklık ediyorsunuz demektir.


Aynı yıllarda bunlar da oldu!

-İran 444 gün boyunca rehin tuttuğu 52 Amerikalı rehineyi serbest bıraktı.

-Papa 2. Jean Paul suikaste uğradı. Saldırıyı gerçekleştiren Mehmet Ali Ağca’ydı. Papa yaralanmasına rağmen hayatta kalmayı başardı.

-İlk AIDS tanısı ABD’nin California eyaletinde kondu. 

-Galler Prensi Charles ve Lady Diana Spencer’ın evlilik törenini, canlı yayında 1 milyara yakın kişi izledi.

-7/24 müzik yayını yapan MTV Amerika’da yayına başladı. İlk klip, Video Killed The Radio Star adlı parçaya aitti.

-Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.  

-İlk tüp bebek Elizabeth Jordan Carr,  ABD Virginia’da dünyaya geldi.

-Şampiyon Kulüpler Kupası Finali’nde Liverpool, Real Madrid’i 1-0 yenerek şampiyon oldu.

-Berlin Maratonu’nda Mehmet Yurdadön birinci, Mehmet Terzi ikinci, Ahmet Altun üçüncü oldu.