Bugün bilinen en eski mücevher buluntusunun, Fas’ta bir mağaradan çıkarılan 150 bin yıllık deniz kabukları olmasına şaşırmalı mı? Bedeni süslemek, kötülüklerden korunmak ya da bir ritüeli tamamlamak üzere çağlar boyu insanlıkla birlikte evrilen takı kültürü, her dönemin ruhuna ve elbette refah durumuna hitap eden ışıltılı formlarda hayat buldu. En ihtişamlı örnekleri, gücün ve yüksek statünün sembolü olarak kraliyet koleksiyonlarında yer edinse de bugün, güncel moda akımlarının bir parçası olarak geniş kitleler için erişilebilir durumda. Üstelik gündelik hayatın hemen her anına uyum sağlayabilecek çeşitliliğe sahip. Buna plaj mücevherleri de dahil! İkonik tasarımlardan kraliyet ruhunu taşıyan parçalara, aşkın sembolü takılardan en yeni trendlere, mücevherin tarihine bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculukta bize, her biri kendi alanında özgün tasarımlarıyla öne çıkan, koleksiyonları yurtiçinde ve yurtdışında ilgi gören mücevher tasarımcıları Esra Moreno, Zeynep Erol ve Aslınaz Kazaz’ın görüşleri de eşlik edecek.
DEFNE ENGİNSU
Tektaş nasıl evliliğin sembolü oldu?
Eğer şu sıralar evlenmeyi planlıyor ve bu yüzden bir tek taş pırlanta yüzük kabul etmeyi umuyorsanız, Frances Gerety’ye de bir teşekkür yollamanız gerekiyor. Dünya mücevher sektörünün en önemli oyuncusu De Beers şirketinin 1943’ten 1970’e kadar tüm reklam sloganlarını yazan Gerety, ikonik “A Diamond is Forever” (Türkçe’de yaygın olarak “Pırlanta, Sonsuza Dek” olarak kullanıldı) sloganının da arkasındaki isim. İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde, elmasa yönelik azalan talebi canlandırmaya yönelik başlatılan bu kampanya, evliliğe atfedilen sonsuzluk kavramını elmasa yüklemeye ve bu “sonsuz romantizm” fikrini satmaya odaklanıyordu. Bu fikir o denli başarılı oldu ki, ABD’deki satışlar üç yılda yüzde 50 arttı. 1960’lı yıllardan itibaren aynı söylemle uluslararası pazara açılan De Beers, tek taş pırlanta yüzüğün bugün dünya genelinde hâlâ geçerliliğini koruyacak şekilde evlenme teklifinin vazgeçilmezi olmasını sağladı. “A Diamond is Forever”, Gerety’nin hayatını kaybettiği 1999 yılında Advertising Age tarafından “20. yüzyılın sloganı” seçildi. Gerety’nin yaşamı ise J. Courtney Sullivan’ın yazdığı “The Engagements” romanına konu oldu.
Hollywood gözdeleri
Kapalıçarşı’da 12 yaşında çırak olarak başladığı kuyumculukta bir dünya markası yaratan Sevan Bıçakçı, Elizabeth Hurley’den Brooke Shields’e, Liv Tyler’dan Catherine Zeta-Jones’a Hollywood yıldızlarının da gözdesi. Bıçakçı’nın tasarladığı her parça ilgi görse de, “Yüzüklerin Efendisi” olarak da anılmasını sağlayan gösterişli yüzüklerinin koleksiyonda ayrı bir yeri olduğu kesin. Ece Şirin’in 15 yıl önce kurduğu Bee Goddess, kısa sürede Hollywood yıldızlarının da radarına girdi. Tasarımlarını “tılsım mücevher” konseptine dayandıran marka, mitolojiden ve sembolizmden besleniyor. Rihanna, Beyonce, Kate Winslet gibi popüler isimlerin tercih ettiği markanın önde gelen müdavimlerinden biri de Madonna. Özellikle “Eye Light” koleksiyonuna özel ilgi duyan sanatçı, Sirius Star yüzüğünü de sıklıkla kullanıyor.
Kraliyet kokan mücevherler
İnci: İngiliz Kraliyet Ailesi’nin stil ikonu üyesi Prenses Diana’nın resmiyet dozu düşük etkinliklerde tercihi her zaman inciden yanaydı. Beyaz Saray’da John Travolta ile dans ettiği gala gecesinin yanı sıra meşhur “intikam elbisesi”ni de tamamlayan safir-inci choker, bu tercihinin en sofistike ifadesiydi. Safir-pırlanta yüzük: Prens William’ın Kate Middleton’a evlenme teklif ederken hediye ettiği ve bugünkü unvanıyla Galler Prensesi Catherine’in parmağından çıkarmadığı safir ve pırlanta yüzük, aslında Prenses Diana’nın meşhur nişan yüzüğüydü. 1981 yılında dönemin kraliyet kuyumcuları tarafından tasarlanan, 14 pırlantayla çevrili 12 karat safir taşıyan yüzüğün değeri bugün yaklaşık 500 bin dolar. Broş: Geçtiğimiz aylarda hayatını kaybeden Kraliçe II. Elizabeth’in vazgeçilmezleri arasında, inci kolyenin yanı sıra geniş bir koleksiyona sahip olduğu broşlar vardı. Her biri ayrı anlam ve hikaye taşıyan broşlardan Flower Basket (Çiçek Sepeti), Kraliçe’ye ilk oğlu Charles’ı dünyaya getirdiğinde ailesi tarafından hediye edilmişti. 2022’de hayatını kaybeden Kraliçe bu broşu, ilk torunu George’un vaftiz töreninde de takmayı ihmal etmedi.
İkonik tasarımlar
Serpenti: Bulgari’nin simgesine dönüşen yılan formundaki Serpenti mücevherler, ilk bakışta tanınan ikonik tasarımlardan. Uluslararası çapta ün kazanmasını ise Elizabeth Taylor’ın Kleopatra filminin setinde çekilen ve elmaslarla süslü gösterişli bir Serpenti saat taktığı tanıtım filmine borçlu. Popülerliğini koruyan ikonik yılan, gelecek yıl 76. yılını kutlamaya hazırlanıyor. Love bileziği: Cartier’nin en sevilen tasarımlarından biri olan Love bileziği, 1969’da ilk çıktığı dönemde “modern aşk kelepçesi” olarak ün salmıştı. İki parça şeklinde bileğin etrafına özel vidalar yardımıyla sabitlenen bilezik, sade tasarımıyla 50 yıldır popülerliğini koruyor. Öyle ki, New York hastanelerinin, acil bir durumda hastalardan bilezikleri çıkarma ihtimaline karşı ellerinde Love tornavidaları bulundurduğu söyleniyor.
Mücevhere Chanel dokunuşu
Gabrielle Coco Chanel’in bundan tam 91 yıl önce dünyanın ilk high-jewelery koleksiyonu olarak tanıttığı “Bijoux de Diamants”, ilhamını gökyüzünden, en çok da yıldızların cazibesinden almıştı. Haute-couture ilkelerini bu koleksiyonla mücevhere uygulayan Chanel, vücudu saran ama hapsetmeyen, hareketli ve dönüştürülebilir tasarımlarla sektörde bir ilke imza attı. Bugün hâlâ Chanel’in mücevher tasarımına yön vermeye devam eden bu anlayış, en üst düzeyde temsilini, koleksiyonun imza parçası Allure Celeste kolyede bulmuştu. Üzerindeki her parçanın broş haline gelebildiği bu kolye, ortadaki pırlanta sıranın bilekliğe, broşun ise saç tokasına dönüşmesine izin vermekle kalmıyor, kolyenin kısa bir versiyonunu da sunuyordu. Chanel, “Bijoux de Diamants” koleksiyonunun 90. yıldönümünü Geçtiğimiz yıl (2022) “1932” adlı 81 parçalık yeni bir koleksiyonla kutladı.
Yeni nesil elmas
Dünyanın laboratuvar üretimi elmasla tanışmasına, İngiliz Kraliyet Ailesi’yle olan fırtınalı ilişkisiyle bilinen Megan Markle’ın önemli katkısı oldu. 2019’da bir çift damla küpeyle görüntülenen Markle’ın tercih ettiği Kimai marka yeni nesil elmas küpeler, mücevher sektöründe yeni bir rekabetin habercisiydi. Kısa sürede büyüyen bir trende dönüşen laboratuvar üretimi elmas, lüks mücevher markalarının da radarına girdi. Oyuncu Penelope Cruz’un Atelier Swarowski için laboratuvar üretimi elmaslarla tasarladığı Moonsun koleksiyonu bunun ilk örneklerinden oldu. Ardından De Beers, Pandora gibi büyük oyuncular da yarışa katıldı ve laboratuvar üretimi elmas satışına başladı.
Retro ve modernin ahengi
IRIS + IVY, Aslınaz Kazaz’ın kardeşi Burcu Kazaz Durusel’le yarattığı bir marka. Küçüklüğünden beri mücevhere ilgi duyan, üniversite eğitimi sonrası kariyerini bu alana taşımaya karar veren Aslınaz Kazaz’ın bu yolculuğunda, anneannesi ile büyük anneannesinin hayranlık duyduğu takıları da önemli bir ilham kaynağı olmuş. IRIS + IVY’nin retro ve moderni buluşturan özgün tasarımları da kuşaklararası mücevher zevkinin bir tür damıtılmış versiyonu. Aslınaz Kazaz’dan hem tasarım sırlarını hem de stil ipuçlarını alıyoruz.
Tasarımlarınıza hakim olan retro ve modernin birlikteliğinden nasıl bir güç doğuyor?
Tarihten ve mitolojiden aldığımız ilhamı modern çizgilerle tasarımlarımıza yansıtarak yalın, minimal mücevherlere hayat veriyoruz. IRIS + IVY olarak her insanın içerisinde bitip tükenmeyen yeteneklerle ve fırsatlarla dolu hazine olduğuna inanıyoruz. DNA’mızda bu inanç bulunuyor. İçimizdeki bu hazineyi dışarı çıkarmak için kimi zaman tek ihtiyacımız olan şey cesaret. Bazen daha önce hiç takmayı düşünmediği, üzerinde hayal edemediği bir mücevheri takma cesareti göstermek insanı özgüvenli ve mutlu hissettirebilir.
Tasarım dünyanızda mücevherler sembolik olarak neleri temsil ediyor?
Biz, mücevherin zamansız ve vazgeçilmez olduğuna inanıyoruz. Zamansız olduğu için de kalıcılığı bulunuyor. Mücevherlerin yaşandıkça, kullanıldıkça daha da kişiselleştiğini ve anlam kazandığını düşünüyoruz. Bu nedenle mücevher tasarlamak, mücevhere hayat vermek bizim için iz bırakmak anlamına geliyor. Geçmişin izlerini günümüz çizgileriyle harmanlayarak zamansız ve sade mücevherler üretiyoruz. Gelecek sezonda sektörde hangi trendlerin öne çıkacağını öngörüyorsunuz? Kişiselleştirilmiş tasarımlar ön planda olacak. Harfler, kişiye özel değerli taş kombinasyonları göz dolduracak. Üst üste takılmış altın kolyeler, her parmakta farklı boyutlarda yüzükleri çok göreceğiz.
Stil notları
Kolye, küpe, birden fazla yüzük ve bilezik… Çoklu takı kullanımında nelere dikkat edilmeli? Nelerden kaçınılmalı?
Mücevher kullanımının kişinin iç dünyasını yansıttığını düşünüyorum. O nedenle hata ya da yanlış yoktur bence. IRIS + IVY kadını, kurallara bağlı kalmayan, retro ve moderni birlikte çok güzel kullanan bir tarza sahip. Üst üste takılmış kolyeler, farklı boyutlarda yan yana dizilmiş bileklikler, altın ve pırlanta harmanlanmış yüzükler, irili ufaklı değerli taşlarla bezenmiş küpeler hepsi kusursuz bir ahengin parçasıdır.
“Mücevheri takılabilen sanat olarak tasarlıyorum”
Mücevher tasarımcısı Zeynep Erol, bundan tam 34 yıl önce Kapalıçarşı’da bir atölyede aldığı eğitimle yola çıktı. Ardından kendi atölyesini kurmakla kalmadı, mücevheri sanat akımlarıyla buluşturduğu sergi alanlarına da taşıdı.
Mücevher alanına işin mutfağından, Kapalıçarşı’dan giriş yapmanın kariyerinize nasıl bir katkısı oldu?
1998 yılında Kapalıçarşı’da birkaç arkadaşımla Altay Özkaya atölyesinde sadekârlık sleri almaya şladık. 2 yıl kadar
ers aldıktan sonra endi atölyemi urdum. O dönemlerde takı tasarımı veya mücevher sanatı diye bir meslek
dalı yoktu. Kapalıçarşı erkeklerin hegemonyasında bir düzendeydi ve altın gramla satıldığı için bizdeki yastık altı kültürünün devamı gibiydi.
Ben ilk olarak mücevher üzerinden sanat yapmayı, gerek tasarım gerek felsefe hikayeler anlatımı ile sergiler açarak mücevheri takılabilen sanat ve mini heykelcikler olarak üretmeye başladım. Hâlâ da, 34 yıl sonra dahi kendi işlerim yaşamdan kesintiler içerir, sergilerimi her yıl kendi galerimde veya hikayelerine uygun mekanlarda açmaya devam ederim.
Tasarım sürecinde sizin için neler ilham verici, hangi materyaller öncelikli oluyor?
18 karat altın ve 950 gümüş ile çalışırım, modern ve yalın tasarımlar, üç boyutlu işler ve üstüne duygu boyutunu da katarak dördüncü boyutu yaratmayı hedefleyen, kendimi hep daha iyisine zorladığım işler yaratmayı severim diye özetleyebilirim. Her türlü yarı değerli taş, çakıl taşı ve tüyler, porselenden kozalara, mercanlardan ahşaba kadar malzeme kullanırım ve bu malzemeleri hiçbir kural tanımaksızın pırlanta veya zümrüt gibi değerli taşlarla da bir araya getirmeyi severim.
Yurtiçinde ve yurtdışında en çok ilgi gören tasarımlarınız hangileri? Tasarımlarınızı tercih eden ünlü isimler kimler?
Yurt dışında Londra’da Electrum Galeri’de ve New York’da Aaron Faber Galeri’de bir dönem takılarımı sergiledim ve sattım. Türkiye’den ilk aklıma gelen Derya Baykal, Zuhal Olcay gibi sanatçılar, takılarımı bugün dahi severek takıyor. Zamansız takılarımı onların üstünde görmek beni çok mutlu ediyor, elbette başka isimler de var.
“Laboratuvar üretimi pırlanta trendini benimsiyorum”
Metamorfoz sergimde kendim de laboratuvar ortamında üretilen pırlantaları çok kullandım. Laboratuvar üretimi pırlanta trendini çok benimsiyorum. Umarım dünya bu yöne gider, zira normal pırlantadan farkı olmadığı gibi doğaya ve zor çalışma şartlarındaki madencilere de kıymet vermek adına önemli bir çaba olur.
‘‘Değerli taşları doğal haliyle sunmak önceliğim’’
Tina Jewellery, temelleri 1972’de atılan bir marka. Kurucusu, aynı zamanda Kapalıçarşı’da mücevher mağazası sahibi ilk kadın olarak tarihe geçen bir isim: Tina Christa Sezer. Yalnızca Tina Jewellery’yi değil, sektörde edindiği deneyim ve bilgi, Almanya’da gemoloji (kıymetli taş bilimi) eğitimi alan kızı Esra Moreno’ya en büyük mirası oldu. Özellikle renkli değerli taşların başrolde olduğu imza tasarımlarıyla bilinen markanın bugününü Esra Moreno’dan dinliyoruz. Almanya’da gemoloji eğitimi aldınız. Bu eğitim, sektörde nasıl bir fark yaratmanıza katkı sağladı?
Almanya’da gemoloji eğitimi aldınız. Bu eğitim, sektörde nasıl bir fark yaratmanıza katkı sağladı?
Pırlanta ve renkli taşlar size çok zengin bir dünyanın kapısını açıyor. Eğitimim ile taşlar hakkında derinlikli bilgim oldu ve bu sayede kullandığım malzemeyi en doğru şekilde kullanma yetisine sahibim.
Bu yüzden, değerli taşları yüzde yüz doğal haliyle sunmak benim için öncelikli konulardan biri.
Taşı kesebilir, cila yapabilirsiniz ancak renk vermek ya da damarlarını kapatmak gibi kimyasal müdahalelere karşıyım. O nedenle bizim bazı parçalarımız gerçekten tektir.
Hem tasarımcı hem taş uzmanı olarak değerli taşların evrensel bir dili var mı sizce? Gücün, zarafetin, ihtişamın sembolü taşlar hangileri?
Geçmişten günümüze değerli taşlar, güzellikleri ve ihtişamları ile belli anlamlar kazanmışlar. Örneğin kraliyet ailelerinde taçlarda kullanılan, zümrüt, safir, elmas gibi değerli taşlar zarafet kadar kıymetleri ile kullanan kişinin gücünü de sembolize etmişlerdir.
Tabii bahsedilen herhangi bir zümrüt değil, en temiz, en büyük, en ihtişamlı olanlarıdır ve finans gücün de göstergesidir.
Şıklık ve zarafet denince aklıma inci geliyor, hem daha feminen hem de romantik.
“Beyaz altın özlendi”
Artık kasalarda beklemeyen, günün her saatinde size eşlik edebilecek pırlantanın yerine daha fazla altın kullanılarak yapılan özgün tasarımlar tercih edilecek. Uzun süredir sarı ve rose altın kullanılan tasarımların yakın gelecekte beyaz altın ağırlıklı olacağını düşünüyorum.
Sizce mücevher kullanımında nelere dikkat edilmeli?
Öncelikli olarak ortaya çıkmasını istediğiniz bir parçanız varsa diğer kullandığınız parçaların onun önüne geçip dikkati dağıtmaması için daha ufak veya sade olmalarına dikkat edilmesinde yarar var.
Belli bir stil uyumu içerisinde kullanıldığında mücevherler kendilerini daha güzel sergileyebilirler. Benim tercihim eğer güzel bir dizi inci kolye takıyorsam artık küpemin veya yüzüğümün incili değil de belki pırlantalı veya daha ufak taşlarlarla tasarlanmış parçalar olması, inci kolyemin kendisini ön plana çıkarabilmesi olur.