/

Covid-19’un gölgesinde yaşamak

Yüzyılda bir denk düşen küresel salgınların artık görülmeyeceğini düşünenler yanıldı, hiçbir bilim kurgu böyle bir geleceği tahmin edemedi. Yaşam biçimimiz, doğayla bağımız, üretim biçimimiz, ilişkilerimizi kökten değiştirmeye aday bir süreçteyiz. Umarım bu savaşı doğa ve insanlık birlikte kazanır… 

PROF. DR. AKIN YÜCEL
Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı

Geçen yıl hastalık Wuhan’da patlak verince işin bu noktalara gelebileceğini doğrusu tahmin etmemiştim, diğer korona ailesi virüsleri gibi olumlu bir mutasyon beklentisi içindeydim. 

İnsanlık tarihinde veba, sars, mers, kuş gribi, domuz gribi gibi hastalıklar hep hayvansal kaynaklı. Çok uzun süreler gündemde kalmamalarının ana sebebi, öldürücülük oranlarının çok yüksek olup hastalık yayılma fırsatı bulmadan girdikleri bünyeyi öldürmeleriydi. Covid-19 ise bulaşıcı özelliği daha yüksek, öldürücü özelliği daha düşük ve henüz neden kimi için öldürücü, kimi hiç yakalanmıyor açıklayabilmiş değiliz. Bunun için mesafe, hijyen kuralları ve sağlıklı yaşamaya en dikkat etmemiz gereken dönemdeyiz. Sizlere her zamankinden çok her fırsatta güneşlenme, bol su, bol c vitaminli besin öneriyorum.

İnsan sosyal bir varlık. Bunu yaşayarak anladık, öyle göl kenarında, orman içinde inziva ancak bir tercihse keyifliymiş. İnsandan kaçışın bile topluluk içinde bir anlamı varmış meğerse. Konuşmak, sarılmak, dans etmek, kalabalık sofralar ne çok değerliymiş, hep şikayet ettiğimiz trafik bile özlenirmiş. İlk normalleşme gününde caddeleri arabayla dolu görmek mutlu etmiş, canım kalabalık çekmişti Sait Faik gibi… “İçim kalabalık çekiyor. İnsanlar çekiyor. Çocuklar istiyorum; haşarı, sarışın, esmer, edepsiz… Seyahatler çekiyor içim.” 

Bu süreçte zamansızlıktan yapmadığımı iddia ettiğim her şeye bahane uydurduğumu da anlamış oldum. Sizler için de öyle olmadı mı? hayat duruverse yapmak istediğimiz ne çok şey vardı. Kimimiz yeni bir dil öğrenecek, okunmayan kitaplar var onlara başlanacak, zaman alır diye yapılmayan o yemek denenecek, çocuklarla doğru dürüst bir sohbet edilmiyordu edilecek, köşesinde bekleyen spor aletleri vardı, artık matlar serilecek(ti). Sizleri bilemem, zaman olsa yapacağım diye ertelediğim hiçbir şeyi ben pandemi sürecinde layıkıyla yapamadım. Anladım ki belirsizlik, kötüden daha kötü bir şey ve zaman baskısı olmaksızın yani ortada bir görev, sorumluluk, ödev, kontrol mekanizması, teslim tarihi yokken doğru dürüst iş yapılamıyor. Hapishaneler fikir insanlarının üretkenliğini genellikle artırır, ancak orada aldığınız ceza, çıkacağınız zaman bellidir. Pandemide ise belirsizlik nedeni ile disiplinimizi kaybettik. 

Belirsizlik, kötüden daha kötü bir şey ve zaman baskısı olmaksızın layıkıyla iş yapılamıyor.

Pandemi yaşayanları da ikiye böldü. Kimimiz “Ne boş harcamalar yapıyormuşum, artık lüks tüketimi keseceğim, kuaföre gerek yok, gardrop gereksiz eşya dolu” derken bir kesim de hayatın ne kadar kısa, plansız oluşunu gördü, “yaşanacak güzel ne varsa yer içer, giyer, gezer yaşarım yarını düşünmem” dedi. Ben ikinci kesime alkış tutuyor daha hayat dolu buluyorum. 

Ve son olarak bilime, tıbba, yüksek teknolojiye inançlar bir daha tazelendi. İnsanlığın kurtuluşunun evrene mesajlar yollayarak değil, pozitif bilimlerle ve dayanışmayla geleceği anlaşıldı. Ben de çözümün buradan geleceğine gönülden inanıyorum. Hepimiz için önce sağlık olsun…  


Sağlıkçıların değeri anlaşıldı…

Bu süreçte bilimin de bilim insanlarının da değerini anladık. Doktorluğun sadece eğitiminin değil icrasının da fedakarlık, direnç ve idealizm taşıyan yönünü gördük. Sadece doktorlar değil elbette, tüm sağlık çalışanları pandemi sürecinin en kilit insanları oldular. Hem büyük risk altında çalıştılar/çalışıyorlar hem de insanları iyileştirmek için çoğunluğun 1 saat takmaya zorlandığı maskelerle saatlerce kan ter içinde, yorgunluktan bitkin düşene dek çalışıyorlar. Hepsine minnettarım. 

Bu süreçte varsa bir kazanım o da aşı karşıtlarının, şifa alıp vererek iyileşenlerin, ‘ilaçlarla bizi zehirliyor, dünyayı ele geçiriyorlar’ komplo teorisyenlerinin yani bilim karşıtı odakların seslerinin kısılması oldu. Onlar da bizim gibi aşı ve ilaç bekliyor. Tüm salgın hastalıklarda olduğu gibi bilim ve sağduyu ile bu süreç aşılacak. Belki bizim rönesansımız da Covid-19 ertesi yaşanacak, kim bilir?


İlk ve orta öğretimini TED Ankara Koleji, liseyi Ankara Fen Lisesi’nde tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Tıp Doktoru olarak mezun oldu. Uzmanlık eğitimini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde yaptı. Bir süre ABD ve İngiltere’de çalıştı. 2008’de profesör ünvanını aldı. Plastik cerrahide özellikle meme cerrahisi, meme onarımı, yüz estetiği ve vücut şekillendirme alanlarıyla ilgilenmekte, bu alanlarda her yıl onlarca eğitimde meslektaşlarına eğitim vermekte, kurslar düzenlemektedir. Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği (TPRECD) ve Estetik Plastik Cerrahi Derneği’nin (EPCD) Başkanlıklarını, Uluslararası Estetik Cerrahi Derneğinin (ISAPS) Türkiye Sekreterliğini yaptı.
Yayıncılık çalışmalarına Türkiye’de Plastik Cerrahi alanındaki tek yayın olan ve TPRECD adına yayınlanan Plasticus Yazı İşleri Müdürlüğü ile başladı. Okumakta olduğunuz Vega Dergisinin İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü olarak hekimliğin yanı sıra yayıncılık alanında da çalışmalarını sürdürmektedir.

Yorumunuz

Your email address will not be published.

Latest from İyi Yaşam

Artizan çikolata lütfen!

Kakao çekirdeğinden başlayarak tüm üretim aşamalarını takip gerektiren bir zanaat ürünü artizan çikolata. Bu yüzden “bean