/

Hayatı yakalamak mı kaçmak mı?: İnziva merkezleri

Modern hayatın zorlu temposuna mola verme ihtiyacı duyan bireyler için giderek popüler hale gelen bir seçenek var: inziva merkezleri. Bu merkezlerin vaadi, kişilerin ruhsal ve zihinsel olarak arınmalarına, yeniden enerji toplamalarına yardımcı olmak. Ancak uzmanların ve deneyimleyenlerin bu konuda anlattıkları önemli soru işaretleri içeriyor.

ELİF NAZLI DURAN

“Bir şeye inanma” eğilimi varoluşla eşzamanlı olarak ortaya çıkmış bir fenomen. Irkı, dini, dili ve eğitim seviyesinden bağımsız olarak insan, hayatın anlamını ve amacını anlamak istiyor. Bir inanca sahip olmanın birçoğumuz için güvenlik ve istikrar hissi verdiği gerçek. Kuvvetli bir inanç; belirsizlikle başa çıkma ve kontrol hissi sağlamada başlıca faktör olarak ön plana çıkıyor.

Dinle bağları zayıf yahut farklı arayışlara ilgi duyan modern şehirli birey, inancın köklerini farklı öğreti ve deneyimlerde arayabiliyor. Burada devreye çoğu zaman sosyologların “postmodern dinsellikler” olarak tanımladıkları kavramlar devreye giriyor. Geleneksel dini anlayışlara, kurumsal dinlere ve otoriteye karşı bir eleştiri

getiren postmodern dinsellikler, modern çağın dogmatik, baskıcı ve tek bir doğruya odaklanan din anlayışlarına karşı çıkıyor. İnziva merkezlerini ve faaliyetlerini bu kapsamda değerlendirmek mümkün. Genellikle meditasyon, yoga, doğa yürüyüşleri, konuşma orucu gibi aktivitelerle dolu programlar sunan inziva merkezleri, katılımcılara içsel keşif yapma, zihinsel rahatlama ve duygusal dengeyi bulma sözü veriyor.

Çiğneme orucu

İnziva merkezlerinde çoğu kez belirli bir beslenme düzeni benimseniyor, amaç kişinin nefsini kontrol etmesinin yanı sıra barsak florasının da temizlenip yenilenmesi. “Çiğneme orucu” yani çiğneme yasağında katılımcılar sağlık durumlarının elverdiği şekilde, üç gün, bir hafta ya da on gün boyunca hiçbir şey çiğnemiyor, katı gıda tüketmiyor ve sadece içebilecekleri, sıvı besinlerle besleniyorlar. Öyle ki bu süre boyunca tek bir pirinç tanesi bile çiğnemek yasak. Tükettikleri besinler arasında, hiç partikül içermeyen sebze ve meyve suları, bitki çayları ve su bulunuyor. Hiç çiğneme olmayan beslenme şeklini savunan uzmanlar, çiğneme aktivitesinin açlığı tetiklediğini, bunu yapmadığınız sürece acıkmayacağınızı savunuyorlar.

Bu beslenme şekli (onlara göre) sindirim sistemini dinlendiriyor, karaciğer ve böbreklerin doğal detoksifikasyon süreçlerini destekliyor, sıvı tüketiminin artmasını sağlıyor, kalori alımını kısıtlıyor. Ancak bu pratiği deneyimleyecek kişilerin mutlaka öncesinde bir sağlık profesyoneline danışması gerekiyor. Özellikle kronik sağlık sorunları olan bireyler için bu çok önemli. Ayrıca her bir bireyin açlığa, kalori kısıtlamasına toleransı ve tepkileri farklı olabiliyor. Uzun vadeli sıvı detoks programlarının enerji düşüklüğü, zayıflık ve diğer sağlık sorunlarına yol açabileceğinin unutulmaması gerekiyor.

Hiç konuşmama meditasyonu

İnziva merkezlerinde sıklıkla uygulanan meditasyonlardan biri de “hiç konuşmama meditasyonu”. Bunu mutlak bir sessizlik içinde, içsel huzurun arandığı bir meditasyon uygulaması olarak tanımlamak olası. Deneyimleyenler, bu tür meditasyonun, kişinin zihinsel, duygusal ve fiziksel düzeyde derin bir içsel sessizlik ve odaklanma deneyimlemesine yardımcı olduğunu anlatıyorlar. Hiç konuşmama meditasyonunda, konuşma eylemi bilinçli olarak terk ediliyor. Meditatör, düşüncelerin ve duyguların farkında oluyor, ancak bu düşüncelerle bütünleşmiyor, odaklanmamaya çalışıyor.

Hiç konuşmama meditasyonu farkındalık (mindfulness) üzerine odaklanan bir meditasyon türü.

Bu meditasyonun olası faydaları arasında, içsel huzurun bulunması, stresin azalması ve zihinsel odaklanmanın geliştirilmesi ilk sırada geliyor. Düzenli uygulama, genel zihinsel sağlığı, duygusal dengeyi ve yaşam kalitesini artırabiliyor. Kişinin meditasyon hedefleri de süreyi belirliyor.

Bazıları sadece zihinsel bir mola almak isterken, diğerleri daha derin içsel keşif ve huzur elde etmeye odaklanıyor.

Yürüyüş meditasyonları

Ormanlık alanlarda veya güzel doğal ortamlarda, doğayla baş başa yapılan yürüyüş meditasyonları, inziva merkezlerinde sıklıkla rastlanılan diğer meditasyon türlerinden. Ancak bunların sıradan doğa yürüyüşlerinden önemli bir farkı oluyor ve katılımcıların, tam bir farkındalıkla, doğadaki seslere, kokulara, renklere odaklanması bekleniyor.

Mandala Çizim

Mandala çalışmaları

Son yıllarda oldukça popüler olan mandala çizimleri veya mandala renklendirme, kreatif bir meditasyon formu olarak kullanılıyor. Katılımcılar, renkleri veya desenleri bilinçli bir şekilde seçerek içsel dünyalarıyla bağlantı kurmaya çalışıyorlar.

Ses Terapisi

Ses terapisi ve mantra’lar

İnziva merkezlerinde sunulan ses terapileri; özel sesler çıkarma veya mantra’ların kullanılması yoluyla, katılımcıların enerji dengesini ve içsel huzurunu desteklemeyi amaçlıyor. Bu terapiler, sesin ve titreşimlerin içsel iyileşmeye nasıl katkıda bulunabileceği konusunda bilinçli bir pratiği içeriyor. Ayrıca Tibet çanları, zilleriyle yapılan ses terapilerinin de rahatlamaya olanak tanıdığı ve bu şekilde gerçekleştirilen bir saatlik meditasyonun beş-altı saatlik uykuya eşdeğer olduğu belirtiliyor.

Zen bahçeleri

Bazı inziva merkezlerinde geleneksel Japon zen bahçeleri veya labirentler içeren doğal alanlar bulunuyor. Bu alanlarda yapılan geziler, katılımcıların zihinsel odaklarını güçlendirmelerine ve doğayla etkileşime girmelerine yardımcı olabiliyor.

Zen Meditasyonu

Madalyonun bir de öbür yüzü var: Pazarlama harikaları mı?

İlk bakışta, stresten arınma ve huzur bulma gibi son derece çekici vaatleri olan inziva merkezleri sanıldığı kadar masum mu?

Bir trend olarak yükselse ve çok sayıda kişi tarafından deneyimlenmek istense de aslında meditasyon, sessizlik orucu, körlük deneyimi gibi aktiviteler herkes için uygun değil. Hatta bazı insanlar için bu tür pratikler çeşitli psikolojik sorunlara dahi zemin hazırlayabiliyor.

İnziva merkezlerinin fiziksel ve psikolojik sağlık üzerindeki etkileri konusunda bazı araştırmalar bulunsa da bunlar yeterli değil ve daha fazla bilimsel araştırmaya ihtiyaç olduğu açık. Çoğu klinik psikolog ve psikiyatri uzmanı bu tür uygulamaların etkilerinin sürekli ve genel olarak kabul gören bilimsel standartlara uygunluğu konusuna oldukça şüpheci yaklaşıyor.

İnziva merkezlerinin faydasını görenler elbette olsa da bunların kâr amacı güden ticari kuruluşlar olduğunu unutmamak gerekiyor. Ticari faaliyet gösteren tüm yerler gibi, popüler trendleri kullanarak pazarlama yapabiliyor hatta kişisel gelişim veya ruhsal sağlık gibi hassas konulara vurgu yaparak müşteri çekmeye çalışabiliyorlar. Bu merkezlerin talep ettiği ücretler de oldukça yüksek. Çoğu konaklama bedelinin yanı sıra, alınacak terapi hizmetlerinde seans başına 3000-5000 TL civarı ücretler talep edilebiliyor.

Tabii, bu işi tamamen çıkar amaçlı kullanan, katılımcı adaylarının duygusal veya manevi ihtiyaçlarına odaklanarak bu ihtiyaçları istismar eden yerler de var. Bu tür yerler, sektörde güvenilirlik sorunlarına yol açıyor ve inziva merkezlerinin asıl amacının, katılımcıların gerçek bir içsel dönüşüm yaşamalarına yardımcı olmak olduğunu iyice şüpheli hale getiriyor. Seçimler güvenilir referanslara, kullanıcı yorumlarına ve kurumun geçmişine dayanarak yapılmalı.

Deneyimleyenler anlatıyor

Bu merkezlere gidip, kalan ve oradaki hizmetlerden faydalanan kişilerin yorumları da farklılaşabiliyor. Kimileri deneyimlerini oldukça olumlu olarak tarif ederken bazıları da bekledikleri faydayı alamadıklarını itiraf ediyor.

Cem S. 41 yaşında, Sanat Yönetmeni “Beklentilerimin altında bir yolculuktu”

“İçsel huzur arayışıyla katıldığım inziva merkezi, beklediğimden farklı bir deneyim sunarak beni hayal kırıklığına uğrattı. Merkeze varışımın ardından karşılandığım yerde sıcak bir atmosfer beklerken, personelin ilgisiz ve soğuk olması beni şaşırttı. İletişim eksikliği, katılımcılar arasında bir bağ kurma fırsatını sınırladı. Günler, birbirine benzer aktivitelerle doluydu. Sabahları aynı yoga pratiği ve meditasyon rutini, zaman içinde sıkıcı ve monoton hale geldi. Sessizlik içindeki günler, beklediğimden daha fazla yalnızlık ve izolasyon hissi yarattı. Katılım için ödenen ücretin yüksek olmasına rağmen, sunulan hizmetlerin kalitesiz ve beklentilerin altında olması maddi bir kayıp hissine de sebep oldu.

Bu durum, inziva merkezine olan güvenimi sarsarak, beklentilerimi karşılamadı. Bence, bu inziva deneyimi, içsel dönüşüm ve huzur arayışında olduğum bir zamanda beklentilerimin altında kaldı.”

 

Kamer Y. 27 yaşında, Ekonomist “Karanlık travmaya dönüştü”

“Üç gün boyunca gözlerim bağlıydı ve bu durum, beni derin bir karanlığın içine hapsetmiş gibiydi. Başta panikle hareket ediyor, ancak bedenim bir engelle karşılaşınca hemen durup, bir köşeye oturmak zorunda kalıyordum. Yoğun bir karanlık ve sessizlik içinde adeta kaybolmuştum. Etrafımda hiçbir ses, hiçbir uyaran yoktu. Adeta bir vakum içindeydim.

Gözlerim bağlı olduğum için gün ve gece arasındaki farkı ayırt edemiyordum. Sadece kendi düşüncelerim ve karanlık vardı. Belki bilirsiniz, insanın gözleri bağlı olduğunda, diğer duyular daha belirgin hale gelir.

Ancak bu durumda, duyularım adeta tükenmiş gibiydi. Uyumak istedim, ancak uykum da kaçtı.

Gözlerim bağlı bir şekilde geçen zaman, beni kendi düşüncelerimle yüzleştirdi. Korkularım, endişelerim, geçmişimdeki karanlık anılar, hepsi zihinsel bir döngüye girdi. Yaklaşık üç gün sonra gözlerim açıldı, ancak bu karanlık, içsel bir karanlık olarak benimle kalmaya devam etti. Bu deneyim, gözlerim açıkken bile içsel bir körlüğün ne kadar boğucu olabileceğini gösterdi.”

Gökçe Ç. 33 yaşında, Pazarlama Müdürü

İnziva merkezlerinde içindeki iyiyi bulmak için çeşitli yöntemler var. Mesela sessizlik meditasyonunda hiçbir canlıyla göz göze gelmiyoruz. Telefonla konuşmuyorsun, kitap okumuyorsun vb. sadece iç sesinle baş başasın. Kahve genel olarak inzivalarda içilmiyor. Et yemek yani bir canlıya zarar vererek beslenmek de yok. İçki, sigara gibi uyaran ve vücuda zararı olan maddeler de kullanılmıyor bu ortamlarda. Beklentimi karşıladı mı derseniz, bu uygulamalar zaten beklentisiz olmaya bizi hazırlıyor. Ama bu çalışmalar kendimi daha iyi tanımamı sağladı, potansiyelimi fark etmeme ve değerlendirmeme yardımcı oldu.

Körlük Deneyimi İnziva Merkezi

Gözler bağlı, duyular açık

Son günlerde inziva merkezlerinde uygulanan ve sıkça söz edilen uygulamalardan biri “körlük deneyimi”. Bu özel inziva deneyimi, gözlerin bağlı olduğu bir ortamda içsel bir yolculuğa çıkma fırsatı sunmayı hedefliyor. İstenen, katılımcıların, dış dünya etkileşimini sınırlayarak, içsel seslerini daha net bir şekilde duyma ve içsel huzurlarını bulma şansına sahip olmaları. Deneyim başladığında, katılımcılara gözlerini bağlamaları söyleniyor.

Bu basit ama etkili eylem, görsel uyarıcılardan uzaklaşarak diğer duyuların güçlenmesine yol açıyor. Katılımcılar gözleri bağlıyken, sessiz bir ortam içinde kendilerini buluyorlar. Sadece kendi içsel düşünceleri, duydukları sesler ve beden hissiyatları ile baş başa kalıyorlar. Bu durum, derin bir içsel gözlem pratiği sağlıyor.

Görsel uyarıcılardan yoksun kalan katılımcılar, çevrelerindeki seslere daha fazla dikkat ediyorlar. Kuş cıvıltıları, rüzgârın hafif esintisi veya kendi nefesleri gibi sesler, sessizliği daha derin bir şekilde deneyimlemelerine olanak tanıyor. İçsel duygular ve düşünceler, görsel uyarıcılardan arındırılmış bir ortamda daha belirgin hale geliyor.

Buzlu su terapisi: Soğukta yeniden doğuş 

İnziva merkezlerinde uygulanan ve sıkça sözü edilen bir diğer yöntem de buzlu fıçıya girme deneyimi.

Buz küpleriyle dolu bir fıçı suyun içine girmek ve burada bir süre kalmak birçok kişi için başlangıçta korkutucu olabiliyor, ancak bu deneyimin, vücudu canlandırmak, zihinsel netliği artırmak ve dayanıklılığı güçlendirmek gibi faydaları olduğu belirtiliyor.

Deneyim başlamadan önce, katılımcılar rahatlatıcı bir meditasyon ile zihinsel hazırlık yapıyorlar; derin nefes alıştırmaları ve pozitif düşünce yönlendirmeleri, soğuk suya girme sürecinde rahatlamayı destekliyor. Katılımcılar, genellikle bir buzlu su kabında veya doğal bir su kaynağında suya yavaşa girerek seansa başlıyorlar. İlk temas anında, vücut soğuğa tepki veriyor ve kalp atışları hızlanıyor. Ancak, zamanla vücudun bu soğukluğa adapte olduğu, buzlu suya girdikçe, katılımcıların fiziksel olarak uyandığı anlatılıyor. Bu deneyimin kan dolaşımını hızlandırdığı, bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve vücudu toksinlerden arındırdığı belirtiliyor. Aynı zamanda, bu deneyimin stresle başa çıkma yeteneğini artırabildiği ve duygusal bir rahatlama sağladığı da söylenenler arasında. Ancak kalp ve damar uzmanları, soğukla gelen ani şokun, kalp krizi ve ölüme kadar varan etkileri olabileceğini bu deneyimi yaşamak isteyenlerin önceden tüm tetkiklerini yaptırmış olmaları gerektiğini hatırlatıyor.

ELİF NAZLI DURAN

İstanbul üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve İtalyan Dili ve Edebiyatı mezunu. Yüksek lisansını Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde tamamladı. Turkuvaz Medya, Doğan Burda Dergi Grubu, TRT gibi çeşitli medya kuruluşlarında görev alan duran aynı zamanda resim ve seramikle uğraşıyor.