/

Oturmaya Mı Geldik?

Tek kişilik orkestra eğlencesi: ‘‘Piyanist Şantör’’

CUMHUR CANBAZOĞLU

Seksenler’in başı, Tarabya koyuna sıralanmış tavernamsı lokantalardan ortak fotoğraf. Masalardan hafif yukarıya yerleştirilmiş kat, kat klavyelerin ortasına kurulmuş biri. Salondaki trafiği takip ederken, bir şeyler tıngırdatarak ortamı ısıtmakla meşgul. 

Eller klavyede, gözler kapıda. Mikrofona eğilip mekana girenleri, hanımlı beyli selamlıyor, selamına karşılık da alıyor. Tanımadıkları için de konuşma hazır: ‘Ne iyi ettiniz de neşemizi paylaşmaya geldiniz, şereflendirdiniz. Tekrar hoş geldiniz, safa geldiniz’…

Program devam ediyor, piyanist şantörün gece boyu müşteriyle sohbeti, bugünün deyimiyle ‘interaktif’ gelişiyor, şarkı isimlerinden çok nakaratların yazıldığı istek peçeteleri ortalıkta geziyor ve piyano-org-ritm box üçlüsü ile günün sevilenlerini, klasik müzik, caz müziği, tango, diğer Latin müziklerini, hatta ‘chanson’ ları, oyun havalarını tamamen kendi tadıyla çalıp, söylüyor.

Birkaç kadehten sonra müşteriyi tutabilene aşk olsun. Pistte gerdan kırılıyor; pistte coşan müşteri hava güzelse sokağa taşıyor, Boğaz trafiği tıkanıyor, dansa devam eden halay grubu yan lokalleri ziyaret edip her şarkıyla biraz daha hızlanıyor ve kurtlarını döktükten sonra sandalyelere çöküyor. Yanar döner meyve ritüeli eşliğinde geceye son noktayı yine piyanist şantör koyuyor ve isim isim misafirleri uğurluyor.

Bir tür müzik animatörü o. Gazinoların bol sıfırlı rakamlarla topladığı bol yıldızlı, görkemli kadroların yaptığını bir başına beceriyor. Solo ud, gitar çalan meslektaşları da var sahnelerde.

Piyanist şantörlük müessesesinin çıkışı bir grevle oldu

Tarabya bu işin doğum yeri ve merkezi. Sonrasında Kumkapı’ya ve İstanbul’un diğer semtlerine, hızlıca Türkiye’nin dört bir yanına yayılan piyanist şantör patlamasında fitili yakan ise bir grev; evet grev. 

Ferdi Özbeğen piyanist şantör MÜESSESESİNİ tavernada değil, gazinoda başlatıyor ve hiç tavernaya bulaşmıyor. Tarihe bunu not düşmekte yarar var; çünkü yanlış biliniyor.

Küçük yaşlarda piyanoyla müziğe başlayan, 1960’larda kurduğu orkestrasıyla İzmir pavyonlarında çalışan, oralardan Hiltonlar’a terfi eden, son olarak müzik yaptığı Yeşilköy Çınar Oteli’nin grev nedeniyle uzun süre kapanması sonucu, orkestrasını dağıtan Ferdi Özbeğen, o gün aklına piyanosuyla solo program yapmayı koyuyor. 

Birkaç toplulukta yer aldıktan sonra piyanosuyla gazino sahnesine transfer oluyor ve yumuşak sesiyle günün sevilenleriyle birlikte her telden söylüyor, özellikle de arabesk. Adeta tek kişilik orkestra artık O.


“Bir Başkadır” rüzgârıyla o plak yeniden basıldı 

Pandemi günlerinin gözde dizilerinden “Bir Başkadır”, oyuncusundan yönetmenine haftalarca sosyal medyada trend topic olurken, bir eski yıldıza da iade-i itibar sunuyordu. Dizinin kuyruk jeneriğinde konser görüntüsüyle yer alan Ferdi Özbeğen yeniden gündeme geldi. Bir zamanların 28 albüm çıkarmış, filmlerde oynamış, vergi rekortmeni bile olmuş Özbeğen’in 1983’ten sonra ilk kez bir plağı, dizinin etiketiyle yeniden basıldı.


Aslında, ondan önce de piyanosuyla çalışmış İlham Gencer, Oğuz Zulik, Şefik Uyguner, Yavuz Özışık, Güven Aydın, Yaşar Güvenir gibi ustalar var ama Özbeğen’in sahnesi farklı. 

Tam anlamıyla müzik listelerinin izdüşümü onun şovu; ne popülerse, kulakta yer etmişse anında repertuvarında.

Tam da gazino ile lokal patronlarının hayal ettiği gibi. Sahnede orkestraya, şova, dansöze, komodyene gerek olmayınca masraflar düştükçe düşüyor. Tabii Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nda da bir bayram ki, sormayın gitsin.  Piyanist şantör modası piyasaya kocaman bir hayat öpücüğü konduruyor.

‘12 Eylül’ ile sanatın tadı kaçmış, her şey yasak ama ne gam; arabesk ile türevleri serbest nasılsa. Arabeskin peşinde yürüyor ülke müziği. Arabeskin alt türü olarak piyanist şantörler de bundan en fazla nasiplenenler arasında. Bu satırları yazan kişi, o dönem ülkenin en iddialı diskoteklerinden Bodrum Halikarnas Disko’da bile Ümit Besen’in Nikah Masası’yla yanak yanağa dans edildiğine şahit oluyor.

Ümit Besen konunun taverna ayağının kralı. Adana lokallerinde onu dinleyen ‘taçsız kral’ Metin Oktay’ın tavsiyesiyle Tarabya piyasasına sıçrayan Ümit Besen, çok sevilen besteleriyle zirveyi kimseye kaptırmıyor.


Piyanist şantör raconunun olmazsa olmazları

Klavyeye oturanın bakımlı olması şart. Saçlar fönlü; şakaklara boya gerekiyorsa en iyi markadan. 
Sinek kaydı tıraş, itinayla düzeltilmiş bıyık. 
Parfüme acınmayacak.
Küçük parmakta tek taş yüzük, altın künye ve açık gömlek yakasından parıldayan zincir kolye. 
Ayakkabılar ısmarlama, genelde rugan. Beyaz çorap olmamalı. Gecenin loşunda daha bir fark edilmek için fosforlu gömlek giyilebilir.
Rakı sıradan olduğundan klavye arasına saklanmış bardakta illa ki viski. 
Hâfızası kuvvetli olmayanın işi zor; en yeni parçalar, en kısa sürede ezberlenmeli. 
Asla bölgesel şaka yok. Konuşmalar samimi ama laubali değil. Ortamda alkol alındığından her şey ölçülü ve kontrol altında. 


‘Tarabya sound’un hepsi iyi müzisyen olan, orkestralardan gelen, bir bölümü konservatuar eğitimli diğer flaş isimleri Cengiz Kurtoğlu, Atilla Kaya, Arif Susam, Nejat Alp, udlarıyla Coşkun Sabah ile Ünal Narçın, Zihni Cinan ve birkaç isim daha popun yıldızlarını sollayarak, küçümseyenlere inat arka arkaya milyon tirajlı kasetlere imza atıyor, filmlerde oynuyor, magazin gündeminde fantezi müzik bayrağını dalgalandırıyor.

Piyanist şantör modası 90’ların başında yerli popun patlatılıp çatlatılmasına kadar sürüyor. Arabeskin pop ambalajıyla genç sesler tarafından devam ettirilmesiyle, onlar yeniden lokallerine çekiliyor. 

Sonrasında düğünlerde, kına gecelerinde, sünnetlerde, özel gecelerde disketten çalan şarkıya klavyesiyle eşlik edenlerce sırtlanıp bugünlere taşınıyor.

Piyanist şantörlerin ALBÜM açılışı da genellikle tavernada gelen müşterileri karşılar gibi dinleyiciyi selamlayarak başlardı. 


QR Kod’la dinleyebilirsiniz

En meşhurları bu listede

Evliler de sevebilir/Arif Susam 

Nikah masası/Ümit Besen-Pamela Spence 

Seni unutmaya ömrüm yeter mi/Ümit Besen 

Gündüzüm seninle/Ferdi Özbeğen 

O günler/Ferdi Özbeğen 

Kız sen İstanbul’un neresindensin?/Ünal Narçın 

Deli deli (gönlüm deli)/Ünal Narçın

Duyanlara duymayanlara/Cengiz Kurtoğlu-Hakan Altun 

Nerde trak orda bırak/Metin Kaya 


İstanbul Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu mezunu. Gazeteciliğe Hürriyet’te başladı. Cumhuriyet’te uzun yıllar Cumhuriyet Dergi Yayın Yönetmeni, sinema ve müzik eleştirmeni olarak çalıştı. Birçok mecrada sinema ve müzik eleştirileri yazdı. 2009’da “Kentin Türküsü: Anadolu Pop-Rock” kitabı yayınlandı.

Yorumunuz

Your email address will not be published.

Latest from Büyüteç

Hepimiz istifçi miyiz?

Siz de artık kullanmadığınız, hiçbir ihtiyacınız olmadığı konusunda en ufak bir şüphenizin kalmadığı eşya, giysi veya

Casuslar kimler?

Sınırın neresinden baktığımıza bağlı olarak sıfatları değişti. Değişmeyen şey ise bu mesleğin önemi ve çekiciliği oldu.