“Saçlarım kötüyse kendimi kötü hissederim!” Bu ve benzeri bir cümleyi çok kez söylemiş, çok kez duymuş olabilirsiniz. Evet, saçımız çok önemli aksesuarımız ama sadece bu kadar mı?
SERPİL ÇEKİN
Saç, tarih boyu bir kültürü anlatan en önemli araçlardan biri olmuş. Aynı zamanda bir statü, cesaret, yas göstergesi; bir ideoloji, protesto, ceza ve yaşam biçimi simgesi olarak kullanılmış. Kısaca, bir aksesuar olmanın ötesinde, kim olduğumuzun parçası olmuş ve olmakta! Dr. Charles Berg’in 1951 yılında yazdığı, ‘The Unconscious Significance of Hair’ (Saçın Bilinçsiz Önemi) adlı kitap ve editörlüğünü Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali’nin yaptığı, pek çok akademisyenin araştırmalarıyla katkıda bulunduğu ‘Saç Kitabı’ bu anlamda ilginç bilgilerle dolu.
GEÇMİŞTEN BUGÜNE, İDEOLOJİDEN PROTESTOYA
Charles Berg, saçın farklı grup ve inançları belirlemekte kalmadığını, aynı zamanda ast-üst ilişkisini de işaret ettiğine dikkat çekiyor. Otorite sahibi taraf, karşı tarafın saçı üzerinde söz sahibi olabiliyor. Mesela, okullarda, askeriyede, cezaevlerinde saç şekliyle ilgili kimi zaman modernleşme, yeni bir söylem anlamına gelmekte. 30’lu, 40’lı, 50’li yıllarda kızlar saçlarını kestirerek “Biz hürüz” mesajı veriyordu. 60‘larda ise saçlar yeni bir mesaj yüklenerek hippi hareketinde protestonun en gözle görünür öğesi oldu. Bu sefer de kızların yanında delikanlıların çoğu, anne ve babalarının itirazına rağmen saçlarını uzatıyordu.
Eski Türklerde de saç ‘başın tacı’ idi
Eski Türkleri anlatan kimi tarihi metinlerde topuza taç anlamına gelen “Dıdım” denmesi, Türklerde topuzun mertebe işareti olarak önemli bir olduğunu gösteriyor.
Saç Kitabı’nda; bazı Tibet kaynaklarında Uygurlarda hükümdarların saçlarını topuz şeklinde topladığı ve topuzun üstüne beş sınıf halkı temsil eden bir taç giyildiği anlatılıyor.
Otorite sahibi taraf, karşı tarafın saçı üzerinde söz sahibi olabiliyor. Mesela, okullarda, askeriyede, cezaevlerinde saç şekliyle ilgili yönetmelikler, tasarruflar ortaya çıkıyor. Kesmek veya kesmemek yerleşik şekil ne ise onun tersini yapmak ise toplumlarda bir protesto söylemi. Saç kesmek kimi zaman modernleşme, yeni bir söylem anlamına gelmekte. 30’lu, 40’lı, 50’li yıllarda kızlar saçlarını kestirerek “Biz hürüz” mesajı veriyordu. 60‘larda ise saçlar yeni bir mesaj yüklenerek hippi hareketinde protestonun en gözle görünür öğesi oldu. Bu sefer de kızların yanında delikanlıların çoğu, anne ve babalarının itirazına rağmen saçlarını uzatıyordu.
Eski Türklerde de saç ‘başın tacı’ idi
Eski Türkleri anlatan kimi tarihi metinlerde topuza taç anlamına gelen “Dıdım” denmesi, Türklerde topuzun mertebe işareti olarak önemli bir olduğunu gösteriyor.
Saç Kitabı’nda; bazı Tibet kaynaklarında Uygurlarda hükümdarların saçlarını topuz şeklinde topladığı ve topuzun üstüne beş sınıf halkı temsil eden bir taç giyildiği anlatılıyor.
Medusa’nın saçları ne anlatıyor?
Yunan mitolojisinde yer alan Medusa, kıvırcık saçları olan bir kadın. Athena’nın tapınaklarının birinde Poseidon, Medusa’ya tecavüz eder, bunu öğrenen Athena kıskançlığından çılgına döner ve Medusa’yı bir Gorgona çevirir. Medusa çok çirkinleşir, güzel kıvırcık saçları yılana dönüşür ve yüzüne bakan herkes taş kesilir.
Göktürklerde de saç önemli bir simge; özellikle de uzun saç. İster örgü, ister salınmış olsun uzun saç; kadınlar için dişilik, erkekler için güç göstergesi.
YAS, CEZA, AŞAĞILAMA SEMBOLÜ OLARAK SAÇ
Tarihte birçok kültürde matem sebebiyle saçların kesildiği biliniyor. Prof. Dr. Nermin Öztürk’ün, “Antropolojik ve Sosyolojik Açıdan Saçlar ve İnançlar” isimli çalışmasında yer verdiği gibi, yas ifadesi olarak genellikle kadınlarda uygulanan saç kesme eylemine, ilkel topluluklar ve farklı kültürlerde sıklıkla rastlanıyor. Yas alameti olarak saç kesme âdeti Şamanist
Sagaylarda da görülüyor. Sagaylar, defin törenini tamamlayıp ölen erkeğin evine döndükten sonra karısının saç örgüsünü yarısından kesiyor. Kırgız ve Kazaklarda da günümüzde kadınlar yas törenlerinde saçlarını yolarak ağlıyor. Yine Eski Türklerde, sahibi ölen atın (saçı kabul edebileceğimiz) kuyruğu kesiliyor ve buna ‘Dullama’ deniyor. Dede Korkut destanında ve birçok kaynakta ölünün arkasından saçların kesildiği ya da yas töreninin parçası olarak yolunduğu aktarılmakta: “Beyreğin babası kaba sarığı kaldırıp yere çaldı, çekti yakasını yırttı, oğul oğul diyerek böğürdü feryat figan etti. Ak bürçekli anası boncuk boncuk ağladı, gözünün yaşını döktü, acı tırnak ak yüzüne aldı çaldı, al yanağını yırttı, kargı gibi kara saçını yoldu, ağlayarak evine geldi.” Yas işareti olarak saçların kesildiği diğer bir gelenek de Hindistan’da yaşanıyor. Kimi kastlarda ölen kişinin oğulları varsa en büyük oğlan ve karısı saçlarını keserek yasını ilan ediyor. Eski Mısır’da bu konuda tam tersi bir uygulama söz konusu. Onlar zaten normal zamanlarda başlarını kazıttıkları için yas zamanı normalde kazıtılan saç ve sakallarını uzatıyorlar.
Tarih boyunca saç, bir aşağılama ve cezalandırmanın da aracı idi. Ortaçağ’da zina suçundan yargılanan kadınlar saçlarından asılarak cezalandırılıyordu.
I. Dünya Savaşı’nda Almanlarla işbirliği yaptığı ortaya çıkan Fransız kadınları da meydanlarda saçları kazınarak aşağılandı. Savaş esiri olarak alınan erkeklerin ilk iş olarak saçlarının kazınması, bir aşağılama ifadesi olarak kullanıldı. Japon kültüründe ise saç kazınması yine bir ceza ve aşağılama unsuruydu. Hata yapan kadınlar, eşleri tarafından saçları kazınarak evden gönderilirken, aile içinde disiplin sağlamak için de çocukların saçları kazınıyordu. Aslında hemen hemen birçok toplumda zina yapan kadınların saçlarının tıraş edilmesi yaygın bir uygulama, çünkü saç kaybı kadınlar için onursuzluk olarak addediliyor. Erkeklerde de saç kesilmesi, ceza ve sürgün anlamı taşıyor. Tarihte tahttan indirilen imparator ve kralların tıraş edilip manastıra gönderilmesi buna örnek olarak gösterilebilir (Nike isyanında kendini imparator ilan eden Hypatius (M.Ö.532), Batı Roma İmparatoru Romulus Augustulus (M.Ö.476), İngiltere Kralı II. Richard (1399) vd.)
İNANÇ VE SAÇ
İslamiyet’in kabulüyle saç, sakal, bıyık şekilleri dini çerçevede biçimlendi. Saç Kitabı’na araştırmalarıyla katkıda bulunan antropolog ve yükseköğrenim görevlisi Carol Delaney İslamiyet’te cinsel ve dinsel önemi olan saçın inkâr edilemez bir fetişizm olduğuna dikkat çekiyor ve “İslamiyet’te cinsellik ve din arasındaki ilişki çok kuvvetlidir, saç bu ilişkinin yalnızca bir sembolüdür” ifadesini kullanıyor. Kadınların saçlarının bir arzu nesnesi olduğu için kapanması buyurulmuş. Erkeklerin ise sakal bırakmayı sünnet kabul ettiğini vesaçlarını uzatmanın da bu sünnetin bir parçası olarak sürdürüldüğünü bu inanca sahip birçok erkekte görmek mümkün. Benzer bir durum Hristiyanlıkta da var.
Katolik azizlerinden St. Paul (M.S. 1. Yüzyıl) başörtüsü hakkında yaptığı açıklama bu söylemi destekliyor: “Erkek Tanrı’nın şanı ve çehresidir. Fakat kadın, erkeğin şanıdır. Başı örtülü olarak dua eden veyahut peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür. Fakat başı örtüsüz olarak dua eden her kadın, başını küçük düşürür. Kadın örtünmüyorsa saçı da kesilsin; kadına saç kesmek veyahut tıraş etmek ayıp ise, örtünsün. Çünkü kadın erkeğin izzetidir”. (İsa’nın elçisi Pavlus’un Korintoslulara yazdığı 1. mektuptan)
Her türlü dünyevi zevkten arınan Budist rahipler için de saç önemli bir gösterge. Budistlerin saç kazıtma hikayesi se şöyle gelişiyor: Bir prens olarak dünyaya gelen Budizm’in kurucusu Siddhartha, keşiş olmaya karar verince, elbiselerini ve atı da dahil olmak üzere tüm sevdiklerini geride bırakıyor ve tüm dünyevi zevklerden vazgeçtiğini göstermek için saçlarını kazıtıyor. O günden bugüne Budistler, dünya yaşamının artık kendini ilgilendirmediğini, ruhani hayatlarını geliştirmek için çalıştıklarını göstermek üzere saçlarını kazıtıyorlar. Musevi kültüründe de saç çok önemli bir gösterge.
Ortadoks Yahudi erkeklerin şakaklarında bıraktığı Peot (yan Bukleler) Tanrı’nın emirlerine bağlılığı sembolize eder. Kadınlarda ise evlilik ertesi saçlar örtü peruk ya da şapka ile gizlenir, hatta Haredi (Ultra-Ortodoks) Yahudiler arasında, evli kadınların tesettür uygulamaları çerçevesinde saçlar kazınır.
Frida saçlarını keserek diego’yu cezalandırıyor!
Frida Kahlo, 1940 yılında yaptığı Kesilmiş Saçlı Otoportresi’nde Diego Rivera’dan boşandıktan sonraki ruh halini resmetmiş. Bu portrede Diego’nun çok sevdiği saçlarını kesen Kahlo, hem kendini hem Diego’yu cezalandırmış.
BİR BAŞKALDIRI!

Ve sanayi devrimiyle modernleşme başlıyor… Özellikle 1920’ler özgürlük söylemleri açısından önemli bir dönem. Kadınlar artık toplumsal alanda sigara içiyor, oy kullanıyor ve dans etmeye başlıyor. O zamana kadar kadın olmak daima uzun saçlarla özdeşleştirilirken bu rolü reddeden kadınlar, saçlarını küt keserek bu saç modeliyle döneme damga vuruyor. Çünkü kısa saçiçin artık özgürlük anlamına geliyor
68’lerin barışçı hippilerini 80’lerde düzene baş kaldırmak için saçlarını rengarenk boyayan punklar onları da ırkçı dazlaklar izliyor ve meramlarını saçtan başlayarak anlatmaya başlıyorlar.
KISA KISA…
Milattan önce 8’inci yüzyılda Kuzey Avrupa’da yaşayan Kelt toplumunda uzun saç, bir erkek için gücün, bir kadın için de doğurganlığın ifadesiydi.
Kızılderililerde de saç çok önemli bir uzuv. Kişinin ilahi yapısının bir parçası olarak görülüyor ve saçın güç kaynağı olduğuna inanılıyor. Uzun saçın sezgilerle ve spritüal güçlerle bağlantısı olduğu düşünülüyor. Bir Kızılderili halkı olan Hopilerde ise bekaret, saç modelleriyle belli ediliyordu. Hiç evlenmemiş kadınlara kelebek helezonu denilen saç modeli yapılıyordu.
Uygur kadınlarının saç örgülerine bakarak onların kız, evli, çocuk sahibi olmuş, dul veya boşanmış veya torun sahibi olmuş kadın, ya da dul kadın olduklarını anlamak mümkündür. Saçlarını örebilmek için de düğünü takip eden birkaç gün içinde “Saç Koşak Toyu” diye adlandırdıkları saç düğünü yapılır. Bu törenden sonra evli kadın saçını iki tane örmeye başlar.
Avrupalı Şövalyelerin uzun saçlı olması ve yaverlerinin mutlaka onlardan daha kısa saçlı olmaları gerekli görülen bir saygı unsuruydu. 1640-1650 İngiliz İç Savaşını kilise yanlısı dindarların kazanmasından sonra kısa saç taraftarı dini görüşe güç kazandırdı ve ‘uzun saçlı erkeklerin askerlik görevini iyi yapamayacağı’ görüşü orduda kabul görür oldu. Ordudaki askerlerin saç ve sakallarının tıraş edilme âdeti İngiliz ordusundan çıkıp önce Amerika’ya, sonra Prusya’ya, sonra da dünyanın her yerindeki ordulara yayıldı. Askerlik yapan erkeğin sembolü kısa saç, üniforma ve tıraşlı yüz olarak görülmeye başladı.
Çin’de 1960’larda bile erkeklerin uzun saçlı olmasını yasaklayan yasalara ihtiyaç duyuluyordu.
Reiki, Kundalini öğretilerinde de saçlara yakın olan çakralar, başın üst kısmında bulunan taç çakra ve üçüncü göz olarak görülüyor. Bunlar, sezgi ve spritüal gelişimle ilişkili olma halini gösteriyor.
Rasta saç nereden geliyor?
Rastafariyanizm inancının kurucusu Leonard Howell olarak biliniyor. Bir din değil, daha çok ritüel ağırlıklı inanış biçimi denebilir. Bob Marley’in de aralarında olduğu bilinen Rastafariyanizm müritleri yani Rastalar, saçlarını taramıyor ve kesmiyorlar. Bir süre sonra Dreadlock isminde saç biçimi yapıyorlar. Rastalar bu şekilde Jah’ın uzun tırnaklarıyla bir gün onları saçlarından tutarak yeryüzünden alıp Zion’a (cennete) götüreceğine inanıyorlar.