/

Büyüsü devam ediyor: Prenses Diana

 

Hiç ölmeyeceğini düşündüğünüz kişiler ansızın ölür ve işte o an gerçekten ölümsüzleşir. Paris’teki o trajik kazanın üzerinden neredeyse 25 yıl geçmesine rağmen Prenses Diana’nın anısı da hâlâ hafızalarda taptaze duruyor ve ona ait her şey sonsuz ilgi nesnesi olmaya devam ediyor; peki neden?

ELİF NAZLI DURAN

Paris’te bir araba kazasındaki trajik ölümünün üzerinden neredeyse 25 yıl geçmesine rağmen, anısı sadece İngilizlerin değil tüm dünya halklarının hafızasında son derece taze bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Görünen o ki, Diana’nın büyüsü hiçbir zaman bitmeyecek ve onunla aynı çağda yaşamamış olanları bile etkilemeye devam edecek. Peki ama neden? Bu soru onlarca kez soruldu ve de yanıtlandı. Ama yine de, biz editörler yazmaktan, okurlarımız da okumaktan bıkmayacağa benziyor. Öyleyse haydi bir kez daha başlayalım ve modern çağın peri masalının en başında dönelim.

Başrolde bir gün kral olması beklenen 32 yaşında olgun bir adam ve sadece 20 yaşında gencecik güzel bir kız; muhteşem bir düğün, tıpkı masallardaki gibi bir at arabası ve onlara iyi dileklerini sunan milyonlar. 1981’in o Ağustos günü tüm dünyanın gözü, tahminen 750 milyon kişi bu gerçek peri masalındaydı ve daha çok uzun yıllar o gözler bu çiftten hiç ayrılmayacaktı.

POPÜLERLİĞİ DÜĞÜNÜ VE GELİNLİĞİYLE BAŞLADI
24 Şubat 1981 günü Diana ve Charles basının karşısına geçtiler ve evleneceklerini açıkladılar. Bu açıklamayla beraber; düğün ve ona ait her detay merak edilmeye başlandı. Elbette en başta da gelinlik. Öyle ki, gazeteciler gelinliği diken David ve Elizabeth Emanuel çiftinin çöplerini dâhi karıştırıp, haber olabilecek eskiz müsveddeleri aradılar. Ancak sonunda, sekiz metrelik kuyruğuyla gelmiş geçmiş en gösterişli gelinliklerden olan o muazzam fildişi ipek tafta elbise tüm bu ilginin hakkını verdi ve tarihteki unutulmaz yerini aldı. Ancak saf ipek gelinliğin bir kusuru vardı ve çok çabuk kırışıyordu. İşte o yüzden de, bugün bile, Google’da Lady Diana’nın gelinliği hakkında en sık aratılan bilgiler arasında “neden o kadar buruşuktu” sorusu ilk sıralarda geliyor.


Mavi safir yüzük Diana modeli adıyla anılıyor

Dünyanın en pahalı nişan yüzükleri arasında ilk sırada gösterilen bu yüzük; 18 karat safir ve beyaz elmastan yapıldı, güncel değeri ise 137.200 $ civarında. Bu yüzük tasarımı bugün, ülkemiz dahil her yerde Diana modeli olarak anılıyor. 2010 yılında, Prens William, Kate Middleton’a annesine ait bu yüzükle evlenme teklif etti ve bu jestiyle geçmişi bu günü bağladı. Artık o yüzük Diana ve Kate arasında köprü görevi gören bir sembol oldu. 


BİR ANAOKULUNDA ÖĞRETMENLİK YAPAN, KIZ ARKADAŞLARIYLA AYNI DAİREYİ PAYLAŞAN DIANA, YİNE DE SIRADAN BİR HAYATI OLMAYACAĞINI BİLİYORDU.

Kraliyet ailesinin hastanede doğum yapan ilk üyesiydi. Oğlu William’ın doğumunu tebrik eden binlerce tebrik kartı ve hediyeye el yazısıyla tek tek  teşekkür etti. Çocuklarıyla halkın arasına karıştı, onlara fast food sırasına girmeyi öğretti. Bu kadar sevilmesinin ardında bu alçakgönüllülük ve nezâket var. 

SİHİRLİ BİR DOĞALLIĞI VARDI
Diana öylesine doğal ve öylesine gerçek birisiydi ki, ilk başta kraliyet ailesi de onun bu imajının halkla aralarında bir köprü görevi göreceğini düşünmüştü. (Aslında aynı misyon bundan birkaç yıl önce Meghan Markle için de uygun görüldü ama bir kez daha işler kraliyet ailesinin umduğu gibi gitmedi.) Diana üzerindeki müthiş ilgi düğünden sonra katlanarak artmaya devam etti. Daha önce hiçbir kraliyet ailesi mensubunun görmediği bu ilgiyi genç prenses de sevmişe benziyordu. Fakat 1982 yılında, Kraliçe Elizabeth’in “İngiliz basının en kara günü” diye nitelendireceği bir olay gerçekleşecekti.
Prens ve prenses peşlerindeki gazeteci ordusuyla Bahamalar’a tatile gidecek ve Prens William’a hamile olan Diana’nın boy boy bikinili fotoğrafları gazetelerin ilk sayfalarını süsleyecekti. Saray İngiliz basınından tecrübesiz prensesi rahat bırakmalarını istedi. Ama Diana’yı takip eden sadece onlar değildi. Artık prenses dünyaca ünlü, global bir figürdü ve nereye giderse gitsin hem insanların hem de basının tüm dikkatini çekmeyi başarıyordu; kraliyet ailesinin tüm uyarılarına rağmen…

Sadece kıyafetleri, yüzüğü değil saçları da Diana’nın adıyla müsemma bir stil olayı idi. Bugün bile kuaförünüzden Diana tarzı kat kesmesini isteseniz sizi anlayacaktır. 

KIYAFETLERİYLE, SAÇLARIYLA BİR MODA İKONUYDU
Prenses Diana’yı kraliyet ailesindeki diğer kadınlardan ayıran önemli bir fark da, zaman içinde daha da modernleşen giyim tarzı oldu. Ünlü İtalyan modacıların çoğuyla arkadaş olan Diana, tarih boyunca saçından, takılarına en fazla takip ve taklit edilen kadınlardan birisi olmayı da başardı. Diana’nın saçları da hayatı boyunca insanların yakın markajı altındaydı.
Tercihini devamlı kısa ve kâküllü modern modellerden yana kullanan prenses, 17 yaşından beri kuaförü olan Richard Dalton’dan vazgeçmeyi de küllü sarı rengini değiştirmeyi de düşünmedi. Hatta Harry ve William’ın saçlarını da ilk kesen yine Dalton oldu.

HALKIN PRENSESİ OLDU
Basının ilgisi bir çığ gibi büyüyor, Diana bu ilgiden memnun olsa da yönetemiyor, Kraliyet ailesiyse durumdan hiç de hoşnut görünmüyordu. Araları günden güne daha da gergin bir hâl alıyordu. Ancak 80’lerin sonunda, Diana vahşi bir hayvana dönüşen ve onu bir av gibi gören (Diana’nın mitolojideki Av Tanrıçası olması da çoğu kişi tarafından son derece ironik bir tesadüf olarak kabul edilir) basını istediği gibi kullanmanın bir yolunu buldu. Kendisini hayır işlerine adayacak, o ne yaparsa yapsın takip eden gazeteciler de böylelikle bunları haberleştirerek kamuoyunun ilgisini, ister istemez, savaş, hastalık gibi konulara çekeceklerdi. Tabii, bir yandan da iyiliksever Diana’nın imajı güçlenecek, ona duyulan sempati daha da artacaktı. 1989 yılında New York’ta, Harlem Hastanesi’nde, yedi yaşında AIDS’li bir çocuğa sarıldığını gösteren kare büyük yankı uyandırdı. Uzmanlar, Diana sayesinde AIDS’lilere olan bakış açısının değiştiğini ifade ettiler. Diana, 1997 yılındaki ölümüne kadar hayır işlerini hiç bırakmadı ve dünyanın dört bir yanına bu amaçla seyahat etti. Akılda kalan son kareyse, Afrika’da Angola’da, mayın kullanımının yasaklanması amacıyla yaptığı ziyaretti.


The Crown

Son zamanların açık ara en fazla izlenen dizisinin Netflix’te yayınlanan The Crown olduğuna şaşırmamak gerekiyor. İstatistiklere göre, dizi Netflix’in en fazla izlenen yapımı oldu ve dünyanın dört bir yanından milyonlarca insana ulaştı. Söylentilere göre, bu izleyicilerden birisi de kraliçenin bizzat kendisiydi ve neyse ki diziyi oldukça beğenmişti.


 

Netflix’te Diana’nın hikâyesini öğrenebileceğimiz bir dizi  (The Crown) ve bir belgesel (Diana: In Her Own Words/Diana’nın Kayıp Sırları) var. 

ÖLÜMÜ; KAZA MIYDI YOKSA BİR SUİKAST Mİ?
Dünya tarihinde en fazla yankı uyandıran araba kazalarından biriydi Diana’nın ölümüne neden olan çarpışma; tabii onun gerçekten bir kaza olup olmadığı da hep tartışıldı ve sis perdesi hiçbir zaman aralanmadı. Günümüzde bile konuşulan şüpheler arasında ilk sırada gelense; bu kazada Kraliyet ailesinin parmağı olduğu. Diana’nın mayın karşıtı faaliyetlerinin bazı çevreleri rahatsız ettiği ve böylece ölümünün planlandığı da kulağa gelen diğer söylentiler arasında. Yine sık sık yazılıp çizilen bir diğer iddia da; Diana’nın Mısır kökenli Dodi El Fayed’den hamile olduğu ve dünyaya Müslüman bir bebek getirmesinin böylece müstakbel İngiliz kralının Müslüman bir kardeşi olmasının da bu kaza planıyla fanatik İngilizlerce engellendiği.

Diana, mayın karşıtı hareketlerin en büyük destekçilerinden biriydi.

Evet, Diana gideli çok uzun zaman oldu ama bizler hâlâ onu konuşmaya, yazmaya, çizmeye devam ediyoruz. Masum ama bir o kadar provokatif, çocuklarına son derece düşkün bir anne ama bir o kadar da feminen bir aşık ve belki hepsinden önemlisi ismini aldığı av tanrıçası Diana kadar cesur bu kadının izlerinin uzun yıllar silinmeyeceği ortada.

1989 yılında Harlem Hastanesi’nde, AIDS’li bir çocuğa sarıldığını gösteren kare (ÜSTTE) büyük yankı uyandırdı. Uzmanlar, DIana sayesinde AIDS’lilere olan bakış açısının değiştiğini ifade etti.


Hâlâ hakkında bilmediğimiz şeyler olabilir mi?

Sadece yaşadığı dönemde değil ölümünden sonra da hakkında yapılan onlarca haber, çıkan onlarca kitap, belgeseller, filmler ve diziler… Ancak yine de Diana hakkında bilmediğiniz bazı şeyler olabileceği aklınıza gelir miydi? İşte bunlardan birkaçı.
Diana ilkokula gitmedi ve dokuz yaşına kadar evde eğitim gördü.
En büyük arzusu balerin olmaktı ancak boyu çok uzun olduğu için bu hayaline ulaşamadı. Ancak dans etmeyi hep çok sevdi.
Bir tutkusu da müzikti. Elton John’dan George Michael’a pek çok müzisyenle yakın arkadaştı. Hep cesur ve hep biraz asiydi. Nikahta okuması gereken yazıdaki “itaat” kelimesini söylemeyi reddetti. Gelini Kate de, bu kelimeyi okumadı. 1997 yılında, ölmeden kısa bir süre önce, bazı elbiselerini sattı ve elde ettiği 6 milyon doları hayır işleri için kullandı.


İstanbul üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve İtalyan Dili ve Edebiyatı mezunu. Yüksek lisansını Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde tamamladı. Turkuvaz Medya, Doğan Burda Dergi Grubu, TRT gibi çeşitli medya kuruluşlarında görev alan duran aynı zamanda resim ve seramikle uğraşıyor.

Yorumunuz

Your email address will not be published.

Latest from Portre