Kozmetik endüstrisinin iki büyük buluşundan biri Botoks ise diğeri kuşkusuz Hyalüronik Asit içeren dolgulardir. İşte bu mucize ürün için birkaç not:
1934’te keşfedildi. Sığır gözünde keşfedilen bu ürün, cam gibi görünen anlamını taşır. İlk hyalüronik asit dolgusu 1980’de isveç’te horoz ibiğinden üretilmiştir.
Hyalüronik asit doğada pek çok yerde karşımıza çıkar. Horoz ibiklerinde, bebek kordonunda, deride, memelilerin eklem arası sıvılarında ve göz vitresinde doğal olarak bulunur.
İnsan vücudundaki toplam hyalüronik asitin %50’si deridedir. Bu maddenin başlıca görevleri; esneklik, nem sağlamak, eklemlerde doğal biyolojik kayganlaştırıcı görevi yaparak eklemlerdeki yükü azaltmak, yara ve iltihapların iyileşmesine, embriyonun gelişimine yardımcı olmaktır.
Hyalüronik asit hücre bölünmesi ve büyümesinde etkin rol oynadığından, kanser ve tümör gibi hastalıklarda vücutta sentezlenen hyalüronik asit miktarı doğal olarak artar.
Kozmetik alanda cilt gençleştirme ve dolgu amaçlı kullanılırken bazı eklem ve göz rahatsızlıklarında da hyalüronik asitten tedavi amaçlı yararlanılmaktadır. Bu madde ilk dönemlerde hayvansal kaynaklardan edinilse de artık laboratuvarda üretilen formu kullanılmaktadır.
Dışarıdan uygulanan Hyalüronik asitin nadir de olsa alerji riski vardır. Ciltte kabartı, ödem, kızarıklık biçiminde kendini gösterir, özellikle vücutta enfeksiyon var ise bu durum alerjiyi tetikleyebilir. Ürünün kalitesi ve uygulayacak hekimin bu alandaki yetkinliğine dikkat etmeniz, yüz gibi önemli bir bölgede yapılacak uygulamalar için özellikle tavsiye edilir.